6 Şubat 2010 Cumartesi

Kasr-ı Uzret diye bir şey öğrendim, eğer Tuna Kiremitçi Olsam Yeni Kitabımın Adı Olurdu Üzerine

Dostlar, kaç gündür buralarda yoktum. Bu süreçte hayatımda hiçbir değişiklik olmadı. Sadece top sakal hakkında derince bir araştırmada bulundum şu sürede. Merak etmeyin, ben okuruma ihanet edip top sakal bırakmam. Bu 25000 kişiyi kapsayan dev araştırmanın sonuçlarını şimdi açıklıyorum: Top sakal bırakan erkeklerin %70'i dersanelerde kimya öğretmenliği yapıyor. Bu yüzden tüm insan erkeği ırkına sesleniyorum: Eğer dersanelerde fizik, biyoloji ve bilhassa kimya öğretmenliği yapmıyorsanız rica ediyorum top sakal bırakmayın, zira Gurbetçiler dizisindeki üçkağıtçı adama benziyorsunuz.

Biliyorsunuz, ısınma masrafları yüzünden Fransa'dan Constantinople'a taşınmıştım. Yunanistan Dışişleri Bakanlığı'ndan mektup geldi. Akropolis'i verme kararı almışlar. Ben de Mahmut Hoca'nın dediği gibi "Okul sadece dört duvar arasında olan bir şey değildir." ekolüne bağlı olduğum için Akropolis'e taşındım. Şu yukarıdaki cümlede bulunan okul/ekol kelime oyunlarına da dikkatinizi çekmek isterim. Bir de hiç "École Normale Supérieure "ü hem normal hem süper nasıl oluyo ulan? dediğiniz oldu mu bilmiyorum, benim bir ara oldu. Sonradan "Fransızca düşün Monteyn, Fransızca düşün!!" deyip sonuca ulaştım. Aslında bu yalanlardan sonra şunu söyleyeyim ki, şu 30 kişilik dev kalabalığa yaptığım ihanet yüzünden asla affetmeyeceğim kendimi. Resmen arayı soğuttuğum için yarak gibi yazıyorum. Hani bir arkadaşınızla 4 ay görüşmezsiniz, sonra görüştüğünüz an anlatacak o kadar çok şey birikmiştir ki hiçbir şey anlatamazsınız ya, işte aynen öyleyim. Tek fark var, anlatacak pek bir şeyim birikmedi.

Bugün Swan Song muhabbetinden bahsedeceğim, sonra da ufak sürprizlerle ilişkimize biraz heyecan katmayı da planlamıyor değilim.

Bundan önce, breaking a horse's spirit muhabbetine nasıl hayran olduğumu, ve muhtemelen ingiliz dilindeki en güzel olaylardan biri olduğunu söylemiştim. Buna Swan Song olayını da katıyorum. Hemen açıklayayım, Sessiz Kuğu denilen bir hayvan var, bu arkadaşın ömrü boyunca sesinin çıkmadığına ve ölmeden önce son kez tüm gücünü kullanarak çok harika bir şarkı söylendiğine inanılıyormuş geçmişte. Şimdilerde de herhangi bir şeyin tüm gücüyle verdiği son performansı muhabbetine kullanılıyor.

Mesela buna en iyi örneğin Nejat Uygur'un Zamsalak oyununda kendi mezarını görüp hepimizi ağlatmasını örnek olarak göstermek isterdim, ancak kimsenin kalbini kırmak istemem. Video oyunlarını bilenler için söylüyorum diyecektim ki, video oyunu ne lan? Anadolu liselerindeki ingilizce hazırlık sınıfı kitaplarında bulunabilecek kadar rahatsız edici bir şey bana kalırsa. Bildiğin atari işte. Neyse, işte atari oyunlarını bilenler için söylüyorum. Mesela God of War 2, Play Station platformunun Swan Song oyunudur. Götümden uydurmuyorum, zamanında wikipedia sayfasından bakarken de, swan song'un tanımına buradan ulaşmıştım. Ya da herkesin daha seveceği bir örnek vereyim. Mesela The Division Bell albümünün son şarkısı High Hopes, Pink Floyd'un Swan Song'udur. Şu yaptığım benzetme de hayatımda yaptığım en duygu dolu benzetmeydi tahminimce, oldu olacak dinleyeyim de tam olsun. Aha dinliyorum.

Hemen başka bir konuya geçelim: TRT'de yayınlanan Japon Sarayları'nda geçen diziler. Şimdiye kadar çevrenizde hiç bu iki diziyi izleyen birileri olduysa yalvarırım haber verin. Hayatımda onlarca teyze tanıdım hiçbiri izlemiyor bu dizileri. Şimdi emin de değilim iki tane mi, yoksa bir tane mi, Sanırım biri Prenses'in Elmasları gibi bir şey. Şu an yayın akışına baktım bulamadım da dizileri. Demek ki, TRT bile kabul etmiyor bunları yayınladığını. Zaten ne zaman denk gelsem fonda(arka fon diyenlerle aramız bozulacak) sürekli Maeve Binchy kitap kapakları kullanılıyor. Bir de buradaki kitleyi tenzih ediyorum ama, bir insan Artemis Yayınevi'nden çıkan kitapları okumaya başlamışsa, evde kaldığına inanıyorum. Ha evlenip evlenmeme meselesi değil olay beni hiç bağlamaz. Ama, evladının evde kalıp kalmayacağını merak eden ebeveynler varsa burada diye bu genellememi de paylaşayım dedim. Ha bunu dert edinen adam zaten bu blog'u okumaz, aman uzadıkça sıçıyorum. Okumayın işte lan o kitapları, Maeve Binchy gerçi Doğan Kitap'tan çıkıyordu galiba, ona şimdi tam bir şey diyemeyeceğim. Ama Artemis'ten okumayın lütfen. Onun yerine gidin Meryl Streep'in son zamanlarda çok sardırdığı romantik gibi müzikal gibi komedileri izleyin.

Alın bu da Part-Time Lover'dan sonra dünyanın en güzel şarkısı ve sözleri de çok serttir yani


Phil Collins & Philip Bailey - Easy Lover
Yükleyen MALIK69T. - Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası.

P.S: 30. kişinin adını çok beğendim, hatırladığım kadarıyla Momo'daki kaplumbağa'nın ismiydi. Şu an google'dan da araştırırdım ama, yanlış yaptıysam da aşağılanmayı hak ettiğim için araştırmayacağım.

P.S: Şarkının başı biraz eksik, ama klipteki Philip Bailey ve Phil Collins arasındaki 80ler'liği görmeniz için gömmek zorunda kaldım. 80lerlik de bundan sonra kuşaktan kuşağa aktarılsın.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 MONTEYN