11 Ocak 2014 Cumartesi

Eugéne Atget ve Instagram Üzerine


İzin verirseniz ben bir tespit yapmak istiyorum sayın değerli Kırcalar.

Eugene Atget, Karl Bloßfeldt gibi adamlar Walter Benjamin'in de pek hoşlandığı insanlardan.(Bu arada Benjamin kültürel ziyonistim muhabbeti yapıyor gençliğinde ama kendisi için Küçük Mücahit Bünyamin demenin daha uygun olduğunu düşünüyorum.) Örneğin Bloßfeld doğa fotoğraflarında şimdiye kadar doğayla sahip olmadığımız nev-i şahsına münhasır bir ilişkinin yakından kapısını aralıyor. Çünkü Benjamin'e göre fotoğraf teknikle başlar.Burada kendi tekniğini ayıran Man Ray'in de ismini analım. Biz fotoğraf sayesinde bu yıllardır fark etmediğimiz optik şuursuzluğumuzun farkına varıyoruz, hadi beni siktiredin Dadaloğlu diyor. Dünyayı fark etmediğimiz yeni bir filtreden kavramamızı sağlayarak -çok özür dileyerek kullanacağım bu kelimeyi ama- farkındalık yaratıyor. O yüzden instagram'da eski sevgilimizin yeni sevgilisinin eski sevgilisinin yeni sevgilisinin fotoğrafını görmek gibi durumlar bizi daha çok yaralamaktadır, açın Pasajlar'ın 78'inci sayfasına bakın Benjamin aynen böyle söylüyor. "Abi çok kötü ya hiç sorma o meseleleri:/" diye bitiriyor.

Bilhassa Atget için "wow, such aura, so nostalgic, much sepia, such art" tepkileri veriyor, hatta Atget için "fotoğrafta yeni bir kademe" demişliği var. Bilhassa Atget için bunu demesinin sebebi objeyi sanatın haresinden ayırıp yeniden üretim koşullarında dönüştürebilmesi olayı. Bu baştan beri yazdığım bilgi mastürbasyonu kısmını zaten herhangi bir teorik metinde okuyabilirsiniz, o yüzden bunu geçiyor ve birkaç Atget fotoğrafı paylaşıp, ardından meramımı paylaşıyorum

http://sientateyobserva.files.wordpress.com/2011/05/atget1.jpg
http://citysobriquet.files.wordpress.com/2012/07/rue-de-la-montagne-sainte-genevieve.jpg
http://pixntxt.files.wordpress.com/2012/07/atget-albumen-9.jpg

Gördüğümüz resimler aşağı yukarı 90-100 yıl önce çekilmişler. fakat muhtemelen bir kısmımızın hiç gitmemiş olduğu Paris'e dair unuttuğumuz anılarımızı hatırlatır gibiler değil mi?(Ben bu birçoğunuza dahil değilim çünkü Kayıp Zamanın İzinde 2'yi yazmak için birkaç yılımı Paris'te geçirdim.) Biraz uğraşılsa sanki iki yan sokaktaki fırından baget ekmek alınabilirmiş gibi geliyor bunlara bakarken. Fotoğrafın bu gücünü fark ettiğimde anladım ki, instagram'da eklenen bu filtreler aslında olmayan bir hayata/geçmişe sahip olmamızı sağlayabilen kılıflar. Bir nevi gerçek fotoğraf çekmek, teknik bilmek yerine, yani 100% dana sucuğu yemek yerine paramız olmadığı/teknik bilmediğimiz için içinde patates nişastası olan sucuk yemek gibi.

10 yıl önceki kameralı cep telefonlarını hatırlıyorsunuzdur cıf düzeyinde fotoğraf çeken. Hemen silip atsak hiçbir anlamı olmayacak, bir şeyi kaydetmeye bile yaramayan bulanık renkler silsilesi. Ama tekniğin tıpkı Benjamin'in de bahsettiği gibi gelişimiyle herbirimiz kendi tarihimizi instagram gibi araçlar üzerinden değer vererek kurgulamaya başladık. Böylece başka birinin daha 1 hafta önce gittiğimiz lokantada yediği yemeği görünce, "Adamın yaşadığı hayata bak be" dedirtecek noktaya geldi. toparlarsam şunun için anlattım, tekniğin gelişmesiyle beraber, Benjamin'in bahsettiği sanatın demokratikleşmesi olayına bana kalırsa instagram darbe vurmuş bir gereçtir. Geçmişi kendine has özelliğinden sıyırıp, naylon poşet bir aura ve Frankfurt Okulu şarlatanlarının pek sevdiği "false consciousness" denen olayı yaratmasına sebep olan bir şeydir. O yüzden instagramın anasını bacısını sikeyim.
 
Copyright © 2010 MONTEYN