Masalın nerede bittiğini, hayatın nerede başladığını farkedemiyorum. Bazen, suratıma garip bakıyorlar; o zaman uyanır gibi oluyorum. (Cin Ali ve Berber Fil, 370.sayfa)
31 Mart 2010 Çarşamba
Ter Kokusunu Deodorantla Kapatmaya Çalışan Üzerine
Zaten, bunu yapan insanlar genelde üstlerine kazak giymeyi tercih ederek kokuyu blokaj çabalarına da giriyorlar. Yapmasınlar yalvarıyorum. Tek bir mantıklı sebebini bulabiliyorum bunun. Nasıl, erkek tavuskuşunun renkli kanatları, hatun tavuskuşlarına bir çiftleşme çağrısı olması gibi terde bulunan feromonlar da birer çiftleşme çağrısı. Tabii insan iğrenç bir yaratık olduğu için terle falan yapabilecek düzeyde bunu, daha götünden renkli tüy çıkartanı görmedim zaten. Aslında, şimdilerde pek izlemiyorum ama eskiden Brainiac'da bunun üzerine bir deney yapılmıştı. 3 tane abiye ayrı ayrı deodorant ve feromon sürülüyor, üçüncüye ter sürülmüyor zaten onu bıraktılar kendince terledi. Neyse sonra hanım ablalara teker teker hangisinin daha etkileyici olduğu sorulmuştu. Onlar da her aklı başında insan gibi deodorantı tercih etmişler, üstüne üstlük feromonu zaten terden ayıramamışlardı. Ha, bilinçaltına belki etki eden bir durum olabilir ama onu da sallayın zaten. Çünkü zamanında Lyceé de Bordeaux'da okuduğum zamanlarda 6 kişilik erkekli yatakhane odalarında bulunmuşluğum oldu. Bir kız arkadaşımız kapıyı biz uyurken açmaış ve yüzüne çarpan sıcak hava dalgası vesilesiyle 2 yıl boyunca uyuyan insan erkeği kapısı açılmaması gerektiğine dair misyonerlik faaliyetlerinde bulundmuş ve el ilanları dağıtmıştı. Gerçekten böyle kötü bir deneyimi anlatmak istemezdim ,ay şekerim biz çok çılgındık nasıl da pistik bilemezsin 3 ay aynı donu giyen vardı ya hu! demiyorum. Burada bir insanlık dramından bahsediyorum. Sonuç olarak o kadar feromon şoku yedikten sonra insan zaten hayattan tiksinir.
Neyse, bunu yapan arkadaş hem feromon hem de deodorant kullanarak ikili bir komboya girişiyor galiba. Ama muhteşem bir başarısızlık adeta internet alemlerinde epic fail denilen bir durumla karşılaşılıyor bu gavat yüzünden. Çevrenizde bunu yapan dostlarınız varsa uyarmaktan çekinmeyin lütfen, dünyanın daha güzel bir yere dönüşmesi için siz de elinizden geleni yapın.
Ha bir de dün Casablanca'yı izledim. Normalde film-noir ve Humphrey Bogart'lı film izlememe kararı almıştım; gerek Humphrey Bogart'ın bana kalırsa çok abartılan balta gibi oyunculuğu, gerekse film-noir'ların iç bayıcı ama çok abartılmış, beğenilmiş senaryoları sebebiyle. Ama geçen senenin Ekim Ayı'nın 13'ü civarında başlamıştım Casablanca'ya 15'inci dakikada sıkılıp bırakmıştım. Dün tamamını baştan sona izlemek durumunda kaldım. Sanırım overrated kelimesi müzik aleminde U2 için neyse, film alemi için de Casablanca odur. En az 40 yıl önce yaşamış olsaydım bir ihtimal beğenebilirdim. Ama birçok listede hep ön sıralarda olması, "Oğlum dinle buraya!" diye bağırırken boynunda damarları çıkan okul müdürü kadar sinirlenmeme sebep oluyor. Ya hu, Bisiklet Hırsızları, Kazo'yu sulu götürür susuz getirir, keza Citizen Kane, yahu yine bu Humphrey'nin oynadığı Maltese Falcon bile, Casablanca'dan kat kat üstün yahu. Umarım aranızda bu filmin neden bu kadar beğenildiğine dair bana mail atacak bir insan evladı vardır. (Tarihsel muhabbet olmayacak yalnız. Kurgu ve teknik açısından olacak.) Humphrey Bogart'ın tipi muhabbet kuşuna benziyor ya valla sevemiyorum adamı. Aklıma "babacık, babacık" diyen bir surat geliyor adamı gördükçe. Hay allahım o ses tonuyla da şimdi, Hampo beni de güldürdü yemin ederim. Cennetten şu an bakıyorsan sana kızıştırıcı yem yollamak istediğimi de belirtirim. Öyle yem var, biliyorsunuz onun da içinde feromon falan var. Aslında yazının son cümleleri bunlar, yani aşağıdaki paragrafı biraz daha önce yazmıştım ama, kızıştırıcı yemle terleyip deodorant süren adamı bağdaştırdığım için artık bundan sonrasıı okumasanız da fark etmez. Bakın, "okumayın" baltalığına düşmüyorum, sadece o biraz daha alakasız kaçtı. Aman ne yaparsanız yapın, zaten pek de bir olay yok. Çocukluğuma indim vesaire, anı anlatıp "ha evet ya arımayalı silgi" diyen adam olmak istemezdim. Artık okuyunca karar verirsiniz.
Diğer bir konu da az önce yanlışlıkla teşbihimi hatasızca yaparken "Oğlum dinle buraya!" diyen müdür insanıdır. Dilbilgisinin bozuk olmasının yanında gereksiz yere sinir yapması, ev arkadaşlarının bir süre sonra birbirlerinden tiksinmeye başlaması, en ufak kusurlarını bulması gibi bir saplantıyı ortaya çıkarıyor. Tabii müdürün de çoluk çocuğu var, ama ortaokulda hatırlarım herkesin önünde bir kızı dövmüştü, "İŞTE O AN ALLAHIN VAR OLMADIĞINA İNANDIM." demem! Bu ne lan, Ancela'nın Küllerini mi yazıyorum burada? Hayır semavi hiçbir şeyle bağdaştırmadım ama hayatımda ilk defa "orospu çocuğu" kelimesinin tam olarak yakıştığı bir insan görmüş oldum.
Bir ara Fever Ray'in, Stranger Than Kindness'ini gömmeyi planlıyorum, ama şimdi Little Boots
Little Boots - REMEDY - The best video clips are here
27 Mart 2010 Cumartesi
Capote Üzerine Diye Kalkışıp Batan
Varan Üç:Özgürlüğü temsil eden kız(mutsuz)
Varan 4:Pazar gözlüğü + Full Metal Jacket'ta Snowpile'ı dövmek için, içine sabun konan havlulardan bağlanmış.
Varan 5:
Paranın, kapitalizmin, bireyin elini kolunu bağlaması, delirtmesi yabancılaştırması.
Varan 6
İfade özgürlüğünün kısıtlanması. İkisi de doğrudan Aydın Doğan karikatür yarışmasında dereceye girebilecek politik güce ve evrenselliğe sahipler.
Varan 7:
Bir filme gönderme mi var? Deri mont özellikle.
Varan 8:
Özgürlük Kızı'nın Ortadoğu'nun yaralarını sarması.
Bunun yanında kafasına iğne yaklaştıran amca, gibi detaylar da var ama bunlar zaten yeterli. Aslında burada Işılak'ın evrensel bir sanatçı olmasından bahsedecektim ama çok sulandırmak istemiyorum. Gözlükleri zaten ona olan duygularımı anlatıyor yeteri kadar.
24 Mart 2010 Çarşamba
Bahar Üzerine
Günlük bir konudan bahsedeceğim. Vay efendim rosemary's baby, yok efendim gidin şunu dinleyin. Geçiniz efendiler, geçiniz!!!(masaya yumruk vuran Atatürk canlandı mı kafanızda? Sırf bu yüzden yaptım. Eğer canlanmadıysa "bağımsızlık benim karakterimdir." demeyi de planlıyorum.)
21 Mart 2010 Pazar
Rosemary's Baby Üzerine
18 Mart 2010 Perşembe
Evren Üzerine
17 Mart 2010 Çarşamba
11 Mart 2010 Perşembe
Manchester'ın 4 Gülü
10 Mart 2010 Çarşamba
Minimal Anlatım Üzerine
Ben yapamam. Yapabilecek kapasiteye sahip değilim, her türlü edat bağlaç ve ünlemi kullanıp yazıyı okunmaz kıvama getiriyorum genellikle. Ayrıca Dilbilimci vatandaşların artık Edat-Bağlaç-Ünlem'e tek isim bulmalarını bekliyorum. Edbaün olabilir mesela. Yok, bu kadar yaratıcılık yoksunu olmasın, Kardeşler Kuruyemiş muamelesi yapmaya da gerek yok. Sonuç olarak koskoca ve, veya, gibi, ya da, ahh, vah, ekibini böyle kötü başlık altında toparlamamak lazım. Mesela, şalala olsun hepsinin adı. Hem dilbilgisine insanlar sevgi duymaya başlarlar. Cümledeki şalala'yı bulunuz!
7 Mart 2010 Pazar
Woody Allen Üzerine
Seinfeld'de George Costanza'nın, normalde Larry David'in kendinden çok fazla kattığı bir karakter olduğunu söylemişti bir arkadaşım. (yazı sonrasında internette baktım. O da ekşisözlükten okumuş demek ki. Kaynaklarımın güvenilirliğini bir kez daha kanıtlamış bulunuyorum ayrıca.) Bugün, Woody Allen hakkında saçma sapan bilgiler okurken Costanza'nın başlarda Woody Allen taklidi olarak düşünüldüğünü okudum, tam da çok yakın zamanda Whatever Works'ü izlemiştim. Normalde Woody Allen'ın kendisinin oynadığı filmlere takıntılıyken, Whatever Works'teki Larry David'in beni hiç rahatsız etmediğini fark ettim. Ya da bilmiyorum, saplantılı birilerini izlemek istediğim için belki de ikisi de rahatsız etmiyor, ama Curb Your Enthusiasm'ı da çok beğendiğimi söyleyemem. Bilmiyorum kafam çok karışık, açıkçası ilişkimiz üzerine düşünme vakti geldi demek ki.
3 Mart 2010 Çarşamba
Sandalyede Kaykılmak Üzerine
İşte bu, dar pantolon giydiğimiz zamanlar vücudun bünyeye 5 dakikalık döngülerle yaydığı iç sıkılması hissinin, sandalye kaykılıcısına tezahür etmiş halidir. Eğer o arkadaşımız istediği anda havalanamazsa aniden yanındakinin suratına vurmak isteyecek ancak çok kısa süren bir atak olduğu için siniri o anda geçecektir. Balici bir arkadaşımın da dediği gibi, "abi balinin kafası çok kısa sürüyor." durumuna düşecektir.
İkinci sandalye meselesi ise, arkanızda oturup, sandalyeyi sürekli ayağıyla titreten şahıslar. Ben özellikle bunların, İlahi Komedya'da bahsedilen Cehennem'in, yaklaşık 5.katına denk gelecek bir cezaya maruz bırakılacaklarına inanıyorum. Şu anda o durumda olanlara da müjdem var!!!!(sarkazm çok kötü duruyor buralarda ama elimizden bir şey gelmiyor, isterseniz şu saniyeden sonra okumayın yazıyı.)(okumayın ama... hadi canıım) Neyse, 5. katta öfkeliler ve hiddetliler'le takılacaksınız. Artık, ağzına 12 tane kılıç sokan adam gibi, sizin de ağzınıza sandalye bacaklarını sokmayı ihmal etmezler tahminimce.
P.S:yarı-profesyonel sandalye kaykılıcığı hakkında yorum yapmak istemiyorum. Az önce bir anlam yükleyemedim ben de. Yarın John Turturro'dan bahsedeceğim. Ya da yarın değil şimdi bahsedeyim. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, John Turturro yamuk ağızlı pozlar vermeseydi bu kadar ünlü olabilir miydi bilmiyorum. Nasıl ki Hugh Grant'in bir göz kapağının hafif düşük olması ona sakil karizması katıyorsa, John Turturro'nun da bu yamuk ağızlılığı ruh hastası hissiyatı veriyor. Ha, Big Lebowski'deki Jesus halinin ellerinden öperim, ama onun dışında resmen adamın oyunculuğunun kalıbı var. Geçen gün Fantastique Maître Renard'ı izlerken, Elma Şıralarını koruyan kara sıçanı bile ona benzettim.
Bu konuyu dün akşam imdb'de gördüğüm ve dayanamayıp ucuz bir şaka haline getirdiğim bir fotoğrafla bitirmek istiyorum.