3 Mart 2010 Çarşamba

Sandalyede Kaykılmak Üzerine



"Kaykılmayın! Sandalyelerin bacakları Skoda tekerlekleri gibi içe dönüyor."
Vecihi Hürkuş, Bordeaux, 2007
Hayatımda, hiç kaykılırken sandalyeden düşmedim. Bu bir meziyet olmayabilir, ama kendimi bildim bileli sandalyeden kaykılan biri olarak övünebileceğim bir şey olduğuna inanıyorum. Ayrıca bir kez de naylon sandalyede gülerken arka iki bacağını kırarak düşmüştüm. Böyle slapstick komedi tarzında anılarla yazının devam etmesinin de imkansız olduğunu bildiğim için bir insanlık dramından bahsedeceğim şimdi.

Aramızda bu işi benim gibi yarı profesyonel düzeyde sürdürenler vardır mutlaka, ayrıca ayaklarımı bir yere dayamadan iki sandalye bacağı üstünde de yaklaşık 40 saniyeye kadar kalabildiğimi belirtmek isterim. Yararsız detaylarla şu canım yazıcığı iç bayan bir niteliğe sürüklediğimin de farkındayım. Derken bir de şunu söyleyeyim filmlerde ve kitaplarda "Tamam, artık okumayın/izlemeyin, bundan sonra devam etmeyin...
Aaa okumayın/izlemeyin dedik ya, siz hala burada mısınız?" şeklindeki sanatsal oyunların pek de sanatsal olmadığına; aksine bunun yazarın davarlığına işaret ettiğine inanırım.

Şimdi gelelim konuya, hani sandalyeler yanyana durur da, ayaklarımızı diğer bir sandalyenin direnmesi için konulmuş kasnak mı artık bilmiyorum ne deniyor(şunu yazarken de'yi öyle ayrı yazdım ki, "ne de niyor" şeklinde, sanki Holandalı genç yetenek anasını satıyım.) oraya ayaklarımızı dayarız.


İşte bu, dar pantolon giydiğimiz zamanlar vücudun bünyeye 5 dakikalık döngülerle yaydığı iç sıkılması hissinin, sandalye kaykılıcısına tezahür etmiş halidir. Eğer o arkadaşımız istediği anda havalanamazsa aniden yanındakinin suratına vurmak isteyecek ancak çok kısa süren bir atak olduğu için siniri o anda geçecektir. Balici bir arkadaşımın da dediği gibi, "abi balinin kafası çok kısa sürüyor." durumuna düşecektir.

İkinci sandalye meselesi ise, arkanızda oturup, sandalyeyi sürekli ayağıyla titreten şahıslar. Ben özellikle bunların, İlahi Komedya'da bahsedilen Cehennem'in, yaklaşık 5.katına denk gelecek bir cezaya maruz bırakılacaklarına inanıyorum. Şu anda o durumda olanlara da müjdem var!!!!(sarkazm çok kötü duruyor buralarda ama elimizden bir şey gelmiyor, isterseniz şu saniyeden sonra okumayın yazıyı.)(okumayın ama... hadi canıım) Neyse, 5. katta öfkeliler ve hiddetliler'le takılacaksınız. Artık, ağzına 12 tane kılıç sokan adam gibi, sizin de ağzınıza sandalye bacaklarını sokmayı ihmal etmezler tahminimce.

P.S:yarı-profesyonel sandalye kaykılıcığı hakkında yorum yapmak istemiyorum. Az önce bir anlam yükleyemedim ben de. Yarın John Turturro'dan bahsedeceğim. Ya da yarın değil şimdi bahsedeyim. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, John Turturro yamuk ağızlı pozlar vermeseydi bu kadar ünlü olabilir miydi bilmiyorum. Nasıl ki Hugh Grant'in bir göz kapağının hafif düşük olması ona sakil karizması katıyorsa, John Turturro'nun da bu yamuk ağızlılığı ruh hastası hissiyatı veriyor. Ha, Big Lebowski'deki Jesus halinin ellerinden öperim, ama onun dışında resmen adamın oyunculuğunun kalıbı var. Geçen gün Fantastique Maître Renard'ı izlerken, Elma Şıralarını koruyan kara sıçanı bile ona benzettim.

Bu konuyu dün akşam imdb'de gördüğüm ve dayanamayıp ucuz bir şaka haline getirdiğim bir fotoğrafla bitirmek istiyorum.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 MONTEYN