24 Ekim 2009 Cumartesi

Songs of Faith and Devotion Üzerine


Depeche Mode'dan bu blog'da hiç bahsetmemiş olmak çok saçmaymış. Tam şu an In Your Room'un 7" Single'ını dinlerken fark ettim. Aslında önceden bir şeyler yazıp taslak olarak kaydetmiş olmam gerekir diye düşünüyordum. Uzunca Black Celebration'dan bahsettiğimi hatırlıyorum bir yerlerde, ama taslaklarda da yok, demek ki yine bi bildirinin arkasına yazıp, cebime koyup, sonra da o eşyayı yıkamışım.

İnsanların, MSN iletisi girmesini denetleyen bir kurum olmalı dostlar. Zamanında, "Noel Baba, lütfen Dave Gahan ve Bono'nun karışımı bi sese sahip olayım." diye bir ileti yazdığımı hatırlıyorum. Şu an pişmanım, ama zamanında "Holy Martyr", "Tears of the Dragon" gibi şeyler de yazmıştım, işte bu yüzden Dave Gahan'lı olanın bu bi üst satırdaki ikiliden en az 3 yıl sonra yazıldığına ulaşabiliyoruz. Ha, mesela "In your eyes, you are alive, In my eyes you're a lie." gibisinden Katatonia şarkı sözleri yazmışlığım var. Bunlar geçmişte kalsa da üzerinde düşündükçe, neden Sartre'ın aksine daha 7 ya da 8 yaşımda kitap eleştirisi yazamadığımı anlayabiliyorum. Dave Gahan'ın sesine iman etmemek mümkün değil bunu biliyoruz, o zamanlar ben de gaza gelip ileti yazmayı uygun görmüşüm, ama çok iyi hatırlıyorum U2'dan sadece Staring at the Sun, Gone'ı falan biliyordum, buna rağmen mallar gibi onu da döşemişim oraya.

Depeche Mode işte, Synth-Pop, Vince Clark falan filan, grubu biliyorsunuz zaten. Fakat Dark-Wave olayına giren her grupta olmamasına rağmen Depeche Mode, Dark-Wave olaylarına girince, ortalama synth-pop erotizm seviyesinden yaklaşık 10 kat daha erotik hale geldi. Mesela, Synth-Pop hali Tinto Brass'sa, Black Celebration'dan sonra Mark Dorcel haline geldi şarkıları. İşte, bu durumun başlangıcını en iyi özetleyen ikiliyi söylüyorum Black Celebration'dan "Stripped" zaten adı üstünde, ve yine o dönemlerde sadece single olarak çıkan Shake the Disease, belki A Question of Time'da olabilir, birilerini seçin işte.

Şarkı dökümünü çıkarmak bana düşmedi, Sofad'a geri dönüyorum, öncelikle bu albümün kısaltılmış ismini her zaman Soad olarak okuyup karıştırdığımı söylemek istiyorum. Sonra albüme geçiyorum.

I Feel You, Walking in My Shoes, Condemnation, ve In Your Room albümden çıkan single'lar. Bu seçimleri yapan arkadaşın gözlerinden öpmek istiyorum hafiften Butch Vig'miş gibi gelmişti bana. Ayrıca Wikipedia'nın Türkçesinde Single'ın "Teklik" olarak çevrildiğini söylememe gerek yok sanırım. Umarım The Beatles'ın Revolver'ini de Altıpatlar olarak çevirirler, bunu yapanların hepsini Muazzez İlmiye Çığ kutsasın. Ruhu kıvansın!

Albüme dönelim, Alan Wilder'la beraber olan son albümleri, Alan'cığım "Bu grupta kimse beni sallamıyo aga, ayrılıyorum ben." diyip gidiyor, halbuki George'da Quiet Beatle'dı ama insanlar ne kadar saygı duydular ona, şimdi gidip Recoil'larda sürtmenin alemi var mıydı be Alan'cığım?

Oha, In Your Room'un Single'larından birini Butch Vig remikslemiş!! Sezmiştim bir bağlantı olduğunu, o tonlara dayanamaz zaten, kendini elektronik müziğe adar, alır keser şarkıyı başka bir şey yapar, yine de kullanır o tonları.

Teker teker şimdiye kadar şarkı tahlili yapmadım pek sevgili okur, eğer öyle bir şey yapmak istesem gider efsanevi diye kabul edilen albümlerden birini alır, muhtemelen de konsept kayıt olduğu için bunu yaparım, ve bunu yaparken o kadar gerilirim ki aslında bu acıyı dindirmek için son seste Iron & Wine dinlerim.

Bu yüzden size albümden tek şarkıdan, ve büyük ihtimalle hayatımda en çok dinlediğim şarkılardan biri olduğunu tahmin ettiğim In Your Room'dan bahsedeceğim. In Your Room'un albüm kaydı çok karanlık, kalitesiz Philips Mavi geceyarısı ampülleriyle aydınlatılmış gibi, Single kaydına gitar basılmış, biraz daha Ultra dönemine yaklaştıklarını gösteriyor bu, ancak single kaydı tabii ki çok daha keyifli, radyolarda çalınabilecek şekilde düzenlenmiş; ancak albüm kaydındaki insanı korkutan Sabah Ezanı tonunu tutturamamış. Yani single kaydı daha melodik, ama bu albüm kapağının o siyah/mor tonundan biraz daha uzak melodilere sahip; daha çok Violator'ın kırmızı/siyahına yakın. Bu yüzden korka korka şarkıyı sevmek istiyorsanız albümdekini dinleyin, zaten şarkının sözlerindeki odada bulunurken öyle kolay gitar tonlarından başka şeyler ortaya çıkıyor. Ya da şimdi Single düzenlemesini dinlerken fark ettim, Dave Gahan daha fazla yardırmış orada onu dinleyin yine de. Karar veremiyorum, ikisini günün belli saatlerinde dinleyin.

Ama lütfen bu da Madrugada'nın durumuna düşmesin, alın dinlemeyeniniz vardır belki diye aşağıya gömüyorum Single'ı.


Gerçi bu da saçma oldu, Depeche Mode'u tanıtmaya kalkışmak ne saçma. Geçenlerde Shpongle yeni albüm çıkarmış, ondan bahsetseydim keşke. Neyse bahsettim yukarıda, Mavi gece lambası falan yazmışım işte, kendince bir görüntüsü oluyor böyle cümlelerin. Hmm sinestetiğim ben, Do'yu kırmızı, 4'ü yeşil, Maviyi Humphrey Bogart, olarak görüyorum falan demiyorum, zaten bunu diyen malların çoğuna da Youtube'da genel olarak Hayko Cepkin videolarının altına yazılan yorumlar girsin. Tanıyorum bu tipleri, erkekleri Sopranino olduğunu falan söylüyor mesela. Hani sorulsun da açıklasın diye, ince ses falan filan, kızları da bir acaip giyim tarzı falan. Ekşisözlükteki troller gibi hissettim kendimi şu an ama, tahminimce bu insanların çoğu baba dayağı yemiş insanlar oluyor. Ondan sonra memleket deli kaynıyor doğal olarak. Hayır dünya standartlarına göre deli taklidi diyeceğim bunlara, çünkü deliliğin de ekmeğini yemeye çalışıyorlar. Hmm ben de manikdepresifim, evet ben de hafiften şizofrenim "Aha bak komik tişört de aldım, I Am not Schizophrenic" hesaabı. Ulan ne pismişsiniz be. Dünyaya zerre yararınız olmadan bu tip şeylerin ekmeğini yiyorsunuz.

Arada bir paragraflık cinnet geçirdikten sonra -gazetelerde falan "cinnet getirmek" diye yazıyor, ne kadar ilginç- geri dönüyorum incelemeye.

Evet albümü dinleyin insanlar, sonra da gidin başka Depeche Mode albümleri dinleyin, sonra başka müzikleri de dinleyin. Bir arkadaşım vardı müzik yazıları yazardı, bitirirken "Müzikle Kalın" yazardı. Çok üzülürdüm bu duruma ama yüzüne vuramazdım. Geçen sene bir ay kadar Blog'u takip ettikten sonra okumamaya başladığı için rahatlıkla yazabiliyorum bunu. Ya da şu an okuyorsa da lütfen artık böyle bir şey yapmasın istiyorum. Kendisine belki burada kalacak yer var ama öbür tarafta yok! Ciddi söylüyorum bunu yapanlar çok kötü durumdalar. Her şeyi eleştire eleştire yazı boka döndü. Albümü de ister dinleyin ister dinlemeyin. Sonra arkadaş çevrenizden biri gelip, "Baksana Placebo'nun I Feel You diye bir şarkısı var." derse de cevap veremez, rezil bir I Feel You yorumu dinlersiniz, zaten her şeyi aynı şarkının, sadece Brian Molko yorum yapmış. O kadar da saçma olmuş ki bu olay, Serge Gainsbourg'a Ersen ve Dadaşlar'ın sadece Ersen'in synthesizer efektleri yapması gibi bir şey olmuş. O Dadaşların da umarım hepsi Erzurumlu'dur, yoksa onlarla da hesaplaşacağız!!!


P.S: Masaüstünde bu fotoğraf vardı, şimdi In Your Room'un Single kapağı da uygun olmazdı zaten. Neyse, hem yazıda Iron&Wine'da geçiyor, ona da öyle sevgi dolu bir selam yollamış oldum.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 MONTEYN