30 Temmuz 2009 Perşembe

Tarihin Akışını Değiştirecek Belgelerle Geri Döndüm!


Haziran'ın ortalarında bir süre yazı yazamamıştım hatırlayanlarınız olacaktır. Bu günlerimi Rusya'ya yaptığım bir seyahatte, yıllardır kulaktan kulağa yayılan bir belgeyi aramakla geçirdim. St.Petersburg çevrelerindeki böcekli sahaflarda gezip, zerre anlamadığım kiril alfabesini çözdüm. Sonra tam şu an söylediğim büyük yalanların ardından, aradığım belgeye ulaştım. Lenin'in, Marx ve Stalin'le beraber öğrenci evindeyken yazdığı günlükler, uzun uğraşlar sonucu avucumun içindeydi. Yıllardır, Rocky IV'te( temel sovyetler birliği bilgim Rocky IV ve de Ivan Drago'nun çalıştığı ultra hiper über teknolojik aletlerden ibaret.)(Ayrıca Rocky IV'ü Rocky 4 şeklinde yazarsanız o gece Sylvester amca rüyanıza giriyor ve altınıza işiyorsunuz.)Ivan'ın koşu pistinde arkasında bulunan o üçlü pozun propaganda amacıyla kullanıldığını düşünmüştüm. Bilmezdim ki, öğrenci evi anısı olarak bizzat Stalin'in emriyle asılmış.

Geçenlerde NTV yayınları Hitler kitabı yayınladı. Bunu çok içerlediğim için cevap olarak gidip Rusya'nın Vladimir'li Dimitri'li Boris'li torbacılarıyla dolu arka sokaklarında gezdim, aradığım belgeye ulaşıp bunu yayınlamaya karar verdim. Rus bir arkadaşımın yardımıyla çevrilen metinde bazı kısımların üstünde Lenin sarhoşken sızdığı için salyalarını akıtıp mürekkebi mahvetmiş, bu yüzden o kısımları çeviremedik.

14 Kasım 1893

Geçen hafta, Marx, Engels, Bakunin(Bako) ve Stalin'le içerken yurt görevlisi Korkunç İvan'a yakalandık. Bundan önceki uyarıları dinlemediğimiz için atıldık. Marx'a milyon kez söyledim dışarıda içelim şu mereti bir gün çok pis patlar elimizde diye, ama iflah olmaz bir alkoliği engellemek mümkün değil. Hemen yurdun yakınında bir yere eve çıkmaya karar verdik, yalnız Marx'la Bako kavgalı. Geçen ay aldığı 10 lira borcu geri vermediği için dayanamadı Bako'ya patladı. Bako da "Ehh adam mısınız 5 kuruşun hesabını yapıyosunuz lanet olsun size de paranıza da sisteminize de!!!" diyerek arkadaş grubumuzdan ayrıldı. Engels'in de ailesi yurttan atıldığını duyunca Almanya'ya geri çağırdı. Biz üçlü olarak Demirlibahçe(железистый сад, mekanın adını tam çeviri yapmak durumundayız.)civarında bir eve taşındık. Eşyaları taşıyan işçilere o kadar çok üzüldüm ki, keşke herkesin eşit olabileceği bi sistem olsaydı.

16 Kasım 1893

Marx geçen gün sakal bırakmaya başladı. Oğlum sen böyle de iyisin, hafif favorileri uzatsan yeterli bence dedim ama, inanıyorum ki o sıfatsızlığı ancak sakal toparlayabilir. Stalin çok sessiz fakat sinirlendiği zaman resmen ağzımıza sıçıyor. Kavgaya girmek istemiyorum, zaten yapılı mapılı bişey. Haftada üç kere body salonuna gide gide kafam kadar kol kası yaptığı için yanında sessiz kalmayı tercih ediyorum . Ne dese, he benim Stalin'im, canımsın Stalin'im diye cevap vermek zorunda kalıyorum. Yaşça en büyüğümüz Marx olmasına rağmen o bile ses çıkartamıyor. Sanırım haftaya Marx'la beraber biz de salona gitmeye başlıyoruz, ani bir kavga oluştuğu zaman Stalin'i almamız lazım.

23 Kasım 1893

Sevgili Günlük,

Çok kötüyüm, adının Nadezdha olduğunu öğrendiğim bi hatunla gözgöze geldik, bir saniyem bile onu düşünmeden geçmiyor. Sanırım kantinde 10 saliselik bir kesişmemiz gerçekleşir gibi oldu, fakat çok utanarak gözlerimi yere indirdim. Marx, "Ne oldu oğlum, kızı görünce mujiklere döndün." diyince çok içerledim. Zaten ADSL parasını da daha vermedi. "Bak Marx, şurada ortak yaşamla geçiniyoruz, bir nevi ilkel komünal yaşam! Geceleri bilgisayarına neler indirdiğini de biliyorum, kotayı en çok sen yiyosun pis suratlı!" dememe rağmen, yüzsüz yüzsüz:"Oğlum ben sadece müzik dinlemek için açıyorum bilgisayarı" diyor. Bu adam nasıl böyle değişti? İki hafta önce kardeş gibi olduğum adam, şimdi terliklerimi giydiği zaman bile çıkardığı sabolarla dalmak istiyorum ona. Ayrıca inanıyorum ki Sto'da bi miktar kin tutmakta ona. Gerekirse ben kaygaya karışmam, sadece Sto girer hem dostluğumuz bozulmaz, şu iki günlük dünyada herkesin birbirine ihtiyacı var sonuç olarak. Sto belki ekmeğini taştan çıkarır ama benim muhabbetim iyi sadece sevgili günlük. Konuş desinler hayvanlar gibi konuşurum, hele biraz da içtiysem bir gram aile sırrı kalmaz. Annemin aslında sünnet altınlarımı, evdeki birikimleri kullanılmayan soba borusu girişinde sakladığını falan hepsini hiç utanmadan anlatırım.

Sonra dengesiz içme durumunda Marx hakkında ileri geri konuşmaya başlarım, tabii belli bi miktarı aşmadığım sürece "eski sevgiliye mektup" moduna giremiyorum. Fakat ben o miktara geldiğimde mektup sadece "Senni zledfm öook, gek Bsrışalın, çppok pşşmanm........." gibisinden bundan 40 yıl sonrafalan çıkıcak olan İkinci Dünya Savaşı'nda Enigma denilen şifreleme aletinin bile yeterli olamayacağı bir saçmalığa dönüştüğü için, onun da anlama ihtimali olmuyor.
Bu akşam Sto, köyünden ev yapımı Vodka getirmiş, onu içtik ama iyi mayalanmadığı için baş ağrısı yaptı.

İyi geceler sevgili günlük
Ne kadar enteresan yaa, canlı değilsin ama canlıymışsın gibi konuşuyorum. Aslında ben de biliyorum mesela canlı olmadığını, ama çok seviyorum seni ya


23 Aralık 1893

Yoksula Noel yok be günlük. Yoksula noel yok...
Marx isyanlarda, Sto odasından dışarı çıkmadan finallere hazırlanıyo.
Doğalgaza Noel öncesi Moskova Belediyesi zam yaptı, Sibirya'da yaşayan kürklü hayvanlara döndük. Kazak üstüne kazak giyiyoruz. Nadezdha yüz vermiyor, artık içki yararsız. Sadece uyuduğum zaman mutluyum.


1 Ocak 1894(Bu sayfayı başka bir sahafta buldum.)

Merhaba ben Vladimir Lenin. Ben bir gerizekalıyım!

1 Ocak 1894

Dayanamıyorum artık! Evden çıkıyorum sevgili günlük, Marx bugün alıp tamamını okumuş, üstüne bide aptal aptal yazılar yazmış. Gerizekalı! İyi ki Engels'le anlaşıp kitap yazma kararı aldılar. Hemen bi havalar. Saçları jölelemeye de başladı zaten, tabii birlikte badiye de gittiğimiz için kaslanınca hemen dar beyaz tişört almalar falan. Ben odadan çıkarken kapıyı sürekli kitlemek zorunda mıyım? Bu terbiyesiz yüzünden bunu bile yapmaya mecbur kaldım. Hayır, ben istiyorum ki her şeyimizi paylaşalım, falan. Ama bu herif yüzünden her şeye inancımı yitirmeye başladım, tek avuntum Dosto'nun kitapları.




İşte insanlar, bu arkadaş grubu da aslında sizin benim gibi normal kişilerdi. Yalnız Lenin daha o zamandan İkinci Dünya Savaşı'nı öngörmüş, büyük bi ilerigörüşlülük diyebiliyorum. Ayrıca normalde gördüğünüz gibi, Lenin'de geyiğiyle esir edip, bırakmayan bir karakter seziyorum. Eh be oğlum yeter diyip kalkasınız gelir de, eski YAŞANMIŞLIKLARIN adına bırakamazsınız falan.
Hah ben de yaşanmışlık kullandım ya artık, yemin ederim Yıldız Tilbe'yle albüm hazırlığına başlasam ve "Yıldız Ablayla stüdyoya girdik" desem, bu kadar negatif enerji yayamam herhalde.
Neyse, yeni çeviriler olursa eklerim buraya. Bir de Marx'la Engels'teki büzüktaşlığa bakar mısınız? Foto'da hem yan yana takılıyorlar, hem de ikisi de aynı sakalı bırakmışlar. Resmen sizi arkadaş grubundan dışlayan çocukluktaki gruplar gibi ya. Böyle o gruba has bir şey olur. Mesela hepsinin Trol'ü olur falan, onlar sürekli takılırlar sizi aralarınıza almazlar. Bu ikili de öyle içtenpazarlıklı görünüyorlar bence. Ayrıca Karol Marx yazmışlar, nedense Karol ya da Carol dendiği zaman aklıma sadece Lewis Carroll ve Alice au pays des merveilles geliyor.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 MONTEYN