24 Nisan 2010 Cumartesi

Djarum Üzerine


"Sigara içiyormuşsunuz... İçirtmem! Ön bahçede top oynuyormuşsunuz... OYNATMAM!"
Mahmut Hoca aka Kel Mahmut, 1975, Özel Çamlıca Lisesi

Normalde sigara, içmeyen kişi için büyük eziyet, dumanı falan filan, buraları onlarla doldurduğumu varsayın. Ancak olay Djarum olunca benim ellerim tutuluyor, sürekli kusmuğumu yutkunmak durumunda kalıyorum. Bilirsiniz, damakta kalan safra tadı çok kötüdür ve su içilse de geçmez aynı onu yaşıyorum. Hali hazırda bundan bahsetmişken bir de bela okuyayım Djarum denen sigarayı icad eten kişi hala yaşıyorsa umarım kendi kusmuğunda boğulur.(ya da başka bir şey olsun, kusmuğunda boğulmak ya Bonzo'yu ya da Jimi Hendrix'i aklıma getiriyor. Rüyasında öldüğünü görsün. Öyle bir muhabbet vardı, "rüyanda öldüğünü görürsen gerçekten ölüyormuşsun." diye, bunu ilk elden deneyimleyen insanlarla tanışmak isterim.) Bir de çay içtikten sonra başkasının doğrudan yüzüne konuşan insanlar var, bu konuda elden bir şey gelmiyor, o da belki de başka bir yazının konusu, Danton'un da dediği gibi le vent nous portera.

Harbiden bu tip sigaraya alışmış insanı anlamıyorum ben, acaba diyorum havalı görünüyor diye mi yapıyorlar bunu, çünkü öyle yapıyorlarsa bildiğim kadarıyla normalde bu tip işler için Gitanes'i tercih ediyorlar. Djarum'u tüketen topluluk 14-26 yaş arası bir kitle olsa gerek. Bunun yanında 34 seneden beri aynı kıraathanede, aynı sandalyede ilkokul arkadaşlarıyla batak, okey benzeri oyunları oynayan dayıya Djarum versek tahminimce hiçbir şeyi beğenmeyen adam ifadesini takınıp bir kenara atacaktır. O hiçbir şeyi beğenmeyen adam ifadesini biliyorsunuz değil mi? Hani böyle, mesela iyilik yapmaya çalışıyorsun adama -tabii burada iyilikten kastım Djarum vermek değil, zaten sigara mekruh neyse- diyelim yeni bir şeyle tanıştırmaya çalışıyorsun. Surat ifadesi "ben bunu alıcağıma yeğenimde bunun benzerini yapanı var onu ucuza alırım"la "sana vereceğime çalı çırpıya sürterim." arasında gidip geliyor. İnsanın nasıl şevki kırılıyor, yemin ederim kendini milletini aydınlatmaya adayan ilk kuşaktan cumhuriyet aydının hayal kırıklığına uğramış gibi hissediyor insan. Ama o adam senden sonra gelen tüccardan radyolu ışıldak alıyor ya, işte o çok üzücü bir an. Çin'den ışıldağım gelmiş, evde bir bayram havası; ışıldak, radyo ve tecavüz sireni 5 lira. Onlarda tecavüz sireni de vardı, onun sebebini bilemiyorum artık, 100metrekarelik evde karanlıkta aile bireylerinden biri kaybolursa diye olabilir. Avcılar için gümede ideal kullanım cihazı, yaban hayvanlarını kaçırır.

Zaten güme dediğimiz olay kendi başına klostrofobi gelişmesine sebep olabilecek bir yer, bir de tecavüz sirenleri dönmeye başlasa, aha al sana Tarantino'yu yönetmen yapan b-filmlerinden birinin senaryosu.

O ışıldaklar da, yeryüzünde çokişlevlilik/çirkinlik oranı bakımından en tepe noktada olan cisimler olabilir, kompaktlıktan da nasibini alamıyor tabii ki. Ben yine ortaokuldayım iki tane volkmenim var, birinin radyosu var ama kasetçaları çalışmıyor, diğerinin de radyosu bozuk. İşte bunları birbirlerine bantlamıştım. Heyhat öyle çirkin bir görüntü ki, onun yerine doğrudan Fame filminin en gaz sahnelerinde omzunda müzik seti taşıyan arkadaşlardan birinin bile hali daha iyidir diyebilirim, ya da Rocksteady ve Bebop'tan biri de taşıyordu bunlardan!!!
Böyle çirkin şeyler yeryüzüne çok az geliyor, Eti'nin Markiz diye bir ürünü vardı kuruüzümlü hem pahalı hem de iğrençti bir o var bununla yarışabilecek; bir de yine başa dönecek olursak karpuzlu ritmix aka safra suyu. Böylece döngüsel bir eserin sonuna geldik. Yaa aslında o çocukluğundan beri rüyasında havalimanında vurulurken gördüğü adam Bruce Willis'in ta kendisiymiş.

P.S: Te allahım ya kutunun tasarımına bak, Alan Parsons Project albüm kapağı gibi.
P.S2: Mekruh kelimesi, daha çok böyle saçkurutma makinasıyla kurutulmuş kağıda verilecek bir isim gibi duruyor, ya da kuru kayısı gibi bir şey. Ama kelime kesinlikle bir şeyin özünün alındığını böyle kurutulduğu hissini veriyor, ya da mesela dipsos'la yenen baharatsız doritos'a da mekruh denilebilir, onun da ruhu yok.

3 yorum:

cumhuriyet kitaplari dedi ki...

Djarum Üzerine başıklı yazı, satır 11;

Bahsi geçen çaysever insanların çaylarına daimi suretle ve de imkan dahilinde en az 2 kaşık/küp/kesme şeker attıklarının deney ve gözlemlerle sabit olduğunu bildiğinizden adım gibi eminim Sayın Sen Mişel Dö Monteyn, yalnızca terezonlarını yeni açan izleyenlerimiz için hatırlatmak istedim.
Şimdi haberler..

monteyn dedi ki...

Peki sayın Cumhuriyet Kitapları, limonun da etkisi var mıdır sizce? Ayrıca ağzı sitrik asit kokutmayan çay yapılabilir mi? Bu konuda yardımlarınızı bekler ellerinizden öperim.

cumhuriyet kitaplari dedi ki...

Vallahi ne yalan söyleyeyim, bu konuda herhangi bir malumatım yok. Gençler boş durmasın araştırsınlar.
Bu arada yaşça benden büyüksünüz ve de Siz salyangozun ızgarasını çok iyi yaparsınız.

(rte-van minüt esprisi yapmaya çalışıp zinhar yapamamak)
(ve sorulan soruya 3 ay sonra yanıt vermek)

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 MONTEYN