13 Nisan 2010 Salı

Bordeaux'luluk Üzerine


"Babam sağolsun."
Franz Kafka, Skoda Favorit'in arka cam yazısı, Prag, 1915

Ayrıca, önde de hemen kaputun üstünde dev boyutlarda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu bayrağı var bunu da unutmayalım. Benzin doldurma dalgasının da hemen altında Kafka'nın kan grubu yazıyor. Ayrıca dikiz aynasında da taş plak asılı.

Size bir anımı anlatıp sonra Bordeaux'lu olmanın verdiği büyük haz için "Bordeaux'lu olmak ayrıcalıktır." isimli mottomu kullanarak koca şehri, kalitesiz özel okulların sefaletine düşmekten alıkoymamayı planlıyorum. Su testisi elinde. Kafka dalgasını anlatıyorum, aranızda bilenler var; onlar doğrudan Bordeaux'ya atalayabilir. Neyse efendim, ben bir akrabamla sürekli akademik yazışmalar içerisindeydim. Allah sizi inandırsın bir odanın yarısı mektup dolu -Kurt Vonnegut galiba, eski aşk mektuplarınızı atmayın diyordu "Sun Screen" konuşmasında- tamamen bu insanoğluyla konuşmalarımın kayıtlarını tutmak amaçlı aslında, akrabamla aşk ilişkisi yok aramda. İyice batırdım neyse. Birgün yine diyaloğa girdik, Prag'a gittiğini öğrendim. "Aaa" dedim, "Bana oradan Dava'nın orijinal metninde bir kopyasını alır mısın, bir de Kafka müzesinde fotoğraflar çek."dedim. Hoca durur mu yapıştırmış hemen cevabı "Franz Kafka, Fransız değil miydi ya?" Ulan Fransız olsa ben zaten giderim mekanına değil mi? Hadi bunu düşünemedin aniden edebiyat şovu yapmaktansa lütfen bir Gogol'da ara. Sonra zaten aramızda bir süre soğukluk oluştu.

Geçenlerde Bordeaux'ya geri döndüm, şatoda bahar hazırlıkları sebebiyle bir telaş almış başını gidiyor. Nisan'ın ortasında bahar hazırlığı mı olur? demeyin, bizim oralarda geç geliyor bahar. Yeni alınan işçiler konuya çok hakim olamadığından, hemen Çağdaş Ünite dergilerinin "Bahara Hazırlanıyoruz" ünitesini içeren fasikülün kalitesiz bir taşbaskısını verdim. Tabii ki hemen zımbalarından koptu. Ananızı sikiyim sizin o dergileri üretenler, bir neslin ömrünü çürüttünüz. Bir tane kapağa sahip olan dergim olmadı, kumandaların kaplandığı naylonla bile kapladım, ona rağmen koptu. Bir de Roll bu şekilde parçalanmaya müsaitti rahmetli. Raftan alıp yerine koyarken bile o zımbalarla beraber içine göçüyor, sonra elinizde Neil young'la odanın ortasında kalıyordunuz. Bir de az önce bahsettiğim ünitenin var olmadığını hatırladığınızı tahmin ediyorum, ancak sonbahar'a hazırlanıyoruz ünitesi var bunu unutmayalım. Turşu, reçel falan yapılır kürklerimizin altına yağ depolarız, bazı ayılar kış uykusuna yatar, yorganlar havalandırılır, imece yapılır olmadı salma yapılır vs vıs.

Neyse, benim Bordeaux'nun Paşası olmadığımı düşünenler olacağını tahmin ettiğim için evde bir adet fotoğrafımın, fotoğrafını çektim. Bir fotoğrafa böyle kötü muamele yapılacağına hüzünlü bir şekilde küllük içinde yakılsın daha iyi asında! Kapalı yerde yakmayın çok kötü kokuyor yalnız. Ha duygusal meselelerden ötürü avuç avuç fotoğraf yakmadım, çok kötü vesikalıklarım vardı hepsini telef ettim sinirimden. Asa belki naylon gibi duruyor olabilir ama normalde, tamamen incilerle donatılmış durumda ve tabii ki kaftanımın rengi Bordeaux. Ey okuma yazma bilip de şu cümleyi okumaz olaydım! diyen insanlar, çok haklısınız. Birinin böyle gerizekalı kelime esprileri yapması bir anda olacak bir şey değil. Yıllar boyunca süren bir emek ve çökmüş eğitim sistemi vesilesiyle bu noktaya varılabiliyor.

O yüzden de değil, deşarj olmam lazım, boşboğazlıkla başarılmaz böyle işler. YÜREK İSTER...!!!!

Son olarak Bordeaux'yla ilgili kadim dostum Baudelaire'in yazdığı bir maniyi aktarıyorum buraya:

Hiç sevmem ben Ülker Rondo
Melih Gökçek'le benzer sırıtışa sahiptir Arto
Sorsalar nedir arkadaşının kaftanının rengi deyu,
Baudelair'oğlan der Bordo.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 MONTEYN