1 Ocak 2010 Cuma

Nimilletimin ve Cakobe Dış Mihraklardır Üzerine(Şaka lan Değil!)(Yapmam zaten öyle bir şey)

24 Hour Party People'ı duymuştum, ama sürekli unuttuğum için izleyememiştim. Son zamanlarda ekmek yiye yiye ekmek kafalı oldum, ve evet ayakta yemek yediğim zamanlarda da yemek ayaklarıma gidiyor. Ayrıca besmelesiz sofraya oturunca şeytan yemeğin içindeki bütün enerjiyi emiyor, çekirdekleri kabuklu yersem midemde tabak çıkıyor, tabakta yemek bıraktığım zamanlarda da arkamdan sürekli köpek kovalıyor. Factory ve Haçienda'nın, indie müziğin gelişiminde, New Order aracılığıyla da synth-pop'un gelişiminde, brit-pop'un gelişiminde ve birkaç tane daha olayın gelişiminde çok büyük etkileri var. Yalnız Tony'yi oynayan abimizi Coupling'deki bir abi sandım değilmiş zaten. Ayrıca İngilizler'in Nejat İşler'i Paddy Considine da filmde yer alıyor.

Bu yazı böyle devam etmemeli, yoksa normal bir film yorumuna dönecek ondan sonra yüzümde Bülent Kayabaş beni çıkar ve gözlük çerçevelerim aniden tecavüzcü çerçevelerine dönüşür sonunda kendimi devcileyin bir Attila Dorsay'a dönüşmüş olarak bulurum. Ki bunu istemem bu arada! Yani kimse istemez zaten de burada amaç Attila'nın kendisine değil, yazdıklarının tatsızlığına değinmekti. Sıkılıyorum yazılarını okurken, bir insan o kadar çok film izleyip bütün eleştirilerini aynı şablona mı oturtur? Yaratıcı ol be Attila Dayı, tamam bir film izledim hayatım değişti diyemezsin, ama yine de izlediğin filmler sana hiç mi farklı yazma konusunda ilham vermiyor. Ders kitabı gibi yazıyor resmen. Hatta ondan daha fazla kemikleşmiş, çünkü sinema teorileri hakkındaki kitaplarda bile insanları neşeli filmlere yönlendiren linkler oluyor yazıyı çekici kılan şeyler oluyor. Hah işte yakınlarda bahsetmiştim Tahsin Yücel'den, işte Attila Dorsay'ı Tahsin Yücel okusun. Ayrıca sadece doğru zamanda doğru yerde bulunmaktan ileri gelen bir ünü var, yani türk sineması yükselişteyken yapmış bu işi, Türkan Şoray'la dostlukları var vesaire. Başıma bir iş gelmeyecekse "Attila Dorsay'ı Sevmiyorum!".( Ya bunun gerçeğini söyleyen kızı düşündüm, hatta düşüneyazdım ardından anında Fatih Altaylı geldi. Ondan bahsetmeye kalkışırsam içiniz bayılır ayrıca herkesin ardından böyle konuşacaksam Gossip Monteyn eksoekso diye bitirmek durumunda kalırım ki çok iğrenç olur. Zaten Gossip Girl'ü de sevmem, siz de sevmeyin. Ya da sevin, ben izlesem tavşan dişli kumral kız için izlerim. Adını bilmiyorum, bir de internetler sürekli gidip geliyor o yüzden arayamıyorum da. Blake Lively var onun adını biliyorum ama o da kısrak gibi olan sarı abla galiba.)

Filmde abimiz Tanrı'yla konuşurken tam olarak başarısız olduğu tek şeyin "The Smiths'i Factory'ye bağlayamamak" olduğunu yeni öğrendim. Eğer The Smiths'i de bağlasalar şahlanırlardı resmen, tabii belki de tam tersi olurdu. Hiçbir zaman bilemeyeceğiz... (hahayt bu cümle benim değil. Yazdım ama benimle alakası yok, hatta bence insan bu tip cümleler yazmaya başlamışsa hayatında radikal kararlar almasının zamanı gelmiş demektir. Kendi başına üç nokta bile duygu sömürüsünün vecd eylemiş hali.)

Zaten bu yazının tek amacı vardı, o da buralarda bir yerlerde önceden bahsettiğimi tahmin ettiğim New Dawn Fades'in Moby'nin katkılarıyla New Order'la beraber yeniden düzenlenmiş hali. Zaten en sevdiğim 10 şarkı arasına hiç düşünmeden koyduğum bu şarkı aslına sadık kalarak, bir de biraz daha (gelen kelimelere dikkat!!) ilahi seslerle bezenince tonu o kadar koyulaşmış ki, önceden ham petrol olan şarkıyı çakmakla tutuşturmuşlar gibi. Evet dostlar böyle saçma cümleleri yazmadan edemiyorum, hatta oraya buraya üç nokta koymam da gerekir bu kadar aşağılık yorumlardan sonra. Ama yapmıyorum çünkü içimde yine de o cümlenin çok kötü olmadığına ve bazı insanların beğenmiş olabileceğine dair, ufak da olsa bir umut ışığı var. Tarafsız bakınca çok kötü olduğunu ve onu okumak yerine Attila Dorsay'ı okumayı tercih edeceğinizi düşünüyorum.

P.S: İlahi ses dediğim adamların sesi değil bu arada, biraz daha atmosferik yarak metal havası katılmış işte şarkıya o yüzden söyledim.

P.S2: Resmen içimde kaldı ulan. Attila Dorsay olsa kesin filmdeki yabancılaştırma muhabbetinden bahsedecekti on saat işte. Hey yarabbim ya, sevmiyorum ulan adamı sevmiyorum.

P.S3: Ian Curtis'i oynayan arkadaşın yüzüne tükürmek istiyorum. Hem benzemiyor, oyunculuğu da mal. Control'deki Ian Curtis'i oynayan arkadaş eğer Paris'e gelse, otobüs yolculuğuyla Aquitane'dan Paris'e gider, yolda mola verirlerse de bir şişe Bordeaux şarabı paketletirim.(Paketletmek? Pişmaniye muamelesi gören bordo şarabına üzülüyorum.)

P.S4: Fakat!!! New Dawn Fades'in Moby yorumunun ilk kez Heat'in soundtrack'inde bulunması!!! Ama onda gitar solosu var kafam kaldırmıyor. Ayrıca Heat'in soundtrack'inde Einstürzende Neubauten'ın Armenia'sı da kullanılıyor, ehh yeter ulan. Anladık Robert de Niro'yla Al Pacino'yu filminde oynatıyorsun da müzikler niye artistique?

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 MONTEYN