20 Nisan 2009 Pazartesi

Redd Yeni Albüm



Son yıllarda Türkiye'de kendi alanında en iyi işleri çıkaran topluluk Redd yeni albümü 21'i geçen hafta çıkardı. Hem de konsept albüm, ve de 21 şarkıdan oluşuyor. Daha ne olsun deyip hemen koşa koşa albümü indirmeyin, bir okuyun yazıyı.

Redd'i ilk defa,"Bahçelere Daldık" klibiyle dinlemiş ve kuşkusuz kendilerinden tiksinmiştim, ama asıl aydınlanma sürecimin bundan daha sonrasında bir döneme denk geliyor. İki sene önce "Kirli Suyunda Parıltılar" albümünü dinlemeye başlayınca, İstanbul'da oturdukları evleri teker teker dolaşıp, ellerini öpme isteğiyle doldum.
Eğer Redd'e başlayacaksanız(ki başlayın), ilk olarak Kirli Suyunda Parıltılar albümünü edinin.

Peki, yeni albümün durumu nedir? Müzikal yapı olarak, kendilerine yine saygı duyuyorum. Ancak besteleri yaparken ya stüdyoya David Gilmour'u çağırmışlar, ya da Redd elemanlarının PF sevdası biraz fazla kaçmış. Yeni albümün ilk şarkısı olan "Çığlık"ı dinlerseniz ve de A Momentary Lapse of Reason'dan One Slip'i dinlerseniz ne demek istediğimi çok iyi anlarsınız. Synth melodilerinin tekrarları bile şarkıyla aynı özellikler gösteriyor. Ayrıca gitar soloları için sanırım Bay Gilmour dava açacakmış, yani benim duyduğum bir açıklamaya göre, kendisiyle yakın bir dostluğum olmamasına rağmen gönülden bağlı olduğum için hissedebiliyorum bu niyetini Gilmour Babuaa'nın.

Zaten müzikte anlayamadığım konu, müzisyenlerin konsept albüm çıkarma isteği. Her şarkı kendi başına bir yolculukken bile, 21 şarkıyı birbiriyle ilişkilendirmek pek doğru değiğl sanki. Mesela 21 için konuşursak, belki sözlerde bir devamlılık hissi olabilir,(albümün teması:21. yüzyılda yaşayan modern insan hakkında da az sonra konuşacağım) ancak müziğin yarattığı ambiyans pek ortaklık yaratmıyor, halbuki söz bütünlüğü olmadan benim gözümde Beatles'ın Revolver'ı konsept bir albümdür, çünkü melodiler birbirleriyle yumuşak geçişler içerir vesaire ya da Beach Boys'un Pet Sound'u falan. Neyse, ama burada melodilerde birbirleriyle oluşan bağlar fazla sentetik olmuş. Yani "Baba, diğer şarkıya geçerken fade out yapalım ardından saat sesleriyle bitirir gibi yapalım diğer şarkıyı da saat sesiyle başlattık mı koyarız çocuğu" düşüncesiyle yapılmış gibi duruyor.

İkinci derdim, seçilen temanın anlatılışının kötü oluşu. Şarkı sözlerindeki lise isyanını görebiliyoruz. Mesela Don Kişot'a bakalım:

"hadi değiştirelim her şeyi
devrim olsun bunun ismi
başlıklar değişsin
çirkinlik ve güzellik hepsi"

"Dostum, devrim demişsin ama bu ergen isyanı" demek istiyorum grup elemanlarına. Yani bir önceki albümdeki sağlam sözler, bu albümde temaya uygun şarkı yazmak kaygısıyla baltalanmış gibi. Hele son 100 yıldır "yabancılaşma" teması üzerine binlerce eser yayınlanmışken, üstüne yeni bir laf söylemeden yapılanları tekrar etmeyi pek yakıştıramadım Redd'e. Neyse, nasıl olsa PF hayranı oldukları için kendi The Wall'larını yapmışlar, o da rezil bir albüm. İnsanların kağıtlara duvarlara "We don't need no education" falan yazmasına sebep olacak bir albümden ne beklenebilir. Aman ne kadar etkili bir laf, çok sağlam bir slogan, diye düşünüp kimse bundan etkilenecek değil, belli bir yaş grubu hariç. Hatta sanırım Beşiktaş'ta bir dershane'nin zili de böyle çalıyormuş. Yani,kaynağından alıp, adamlarına geri satıyorsunuz, tabii ki Türkiye öğrenci profilinin %92'si mal olduğu için bu olayı bir şey zannediyor. 6 kişi toplandığı zaman "Abiee, bizim dersanede wedontneednoeducation çalıyo yeaaaa" diyip gururlanıyor, ortamda forsu oluyor.
Tabii ki bütün şarkılar için bunu söylemiyorum, ama albümün genelinde bir ıkınma hissediyorum ben demek ki ilk şarkı olan çığlık'taki ıkınma sesleriyle doğan arkadaş sürekli ıkınarak hayat hikayesini anlatmaya devam ediyor. Mesela "Özgürlük Sırtından Vurulmuş" diye bir şarkı var ki, sözleriyle müziğiyle gerçekten insanı etkiliyor.

Albümün son kötü yanını da söyledikten sonra müzik muhabbetine döneceğim, albümün çok kötü bir kapak tasarımı var.( Yukarıdaki fotoğrafta bunu görebilirsiniz.) 1998'de 3DMAX'le hazırlanmış, oynayan bebek animasyonundaki bebeği ağaca göbek bağıyla bağlayıp sembolik anlatımlara akılmış, ancak pek olmamış. Ama bir de albümün booklet'ine bakıyoruz ki o da ne? Şimdiye kadar Türkiye'de hazırlanmış en iyi albüm booklet'lerinden biri! Bu kadar mı güzel tasarım yapılır arkadaş. Adnan Elmasoğlu denilen şahsı kapak tasarımından ötürü ağzını kırıp, yaptığı booklet'ten ötürü ağzı kanarken gazlı bezle dudaklarının kenarında kurumuş kan artıklarını ve kurumuş salyalarını silmek onu teselli etmek istiyorum bu güzelliğinden ötürü.

Şimdi, müzik hakkındaki yorumlara gelelim: çok iyi. Daha detaylı bir yorum yapmanın pek mantıklı olmadığını düşünüyorum, Redd zaten kendi müzik tarzında devam eden en iyi gruplardan biri, yine kaliteyi masaya vurmuşlar abilerimiz. Bu adamlar sırf yeni albümler yapsınlar diye herkes albümünü alsın istiyorum. Çok korkuyorum gün gelir de albüm yapmazlar diye. Albümden iyi şarkıları seçip "Beni ilk dinleyişte çarpan parçalar şunlar oldu şekerim" gibi bir anlamsızlığa gireceğimi düşünenler yanılmaktadırlar, melodik yapı olarak albümün zayıf bir yanı olmadığından ötürü baştan sona dinlenmesi gerektiğine inanıyorum.

Sonuç olarak 21, Türk popüler müziğindeki ilk konsept albüm olabilir, ama kimseyi kandırmam yani. Bilen varsa bana da öğretsin.

Yirmibir Yirmibir
Israrla Dinleyiniz...
(70ler televizyon reklamı kokan bitiriş yaptığım için sitenin yuçüb gibi kapanmasından korkmama rağmen. Sırf 70ler reklam sloganı bağımlısı olduğum için bu tehlikeyi göze alıyorum.

2 yorum:

eceb dedi ki...

başlık redd yeni albüm üzerine olmalıydı

Ertan Çetinkaya dedi ki...

yuçüb :)

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 MONTEYN