22 Mayıs 2012 Salı

Sonsuz Maymun Teoremi Üzerine

"Canım dediklerim daktiloma sıçtılar."
                                                        Mike Phillips

Sonsuz Maymun Teoremi denen bir olay var birçoğunuz biliyordur, çok küçük/büyük sayılar, olasılık gibi saçmasapan işlerle uğraşıyorsanız mutlaka denk gelmişsinizdir. Bu teori belirsiz bir sürede bir maymunun klasik örnek olarak Shakespeare'in tüm yapıtlarını rastgele daktilo tuşlarına basarak neredeyse kesin olarak yazabileceğini öne sürer, kanıtlar neyse artık matematiksel kelimelerin normal dile girmesiyle söylenen her şey yanlış olabiliyor. Neredeyse kesin, ise, ancak ve ancak derken falan bir bakmışsınız yazı çöp olmuş. Zaten gerek de yok siz ne demek istediğimi anladınız.

Bu mevzuyu bir gün, merak edip deniyorlar Plymouth Üniversitesinde. Bu test için kullandıkları hayvanlar Türkçe'de "Sorguçlu Kara Şebek" olarak bilinen bir tür, bu türün fotoğrafını yukarıda görebiliyorsunuz. Matematik konusunda aşağı yukarı hiçbir bilgim yok, bazen gerçek hayatla içiçe olduğundan bahsediyorum ve övüyorum falan, ama şöyle bir şey var ki bir insan yukarıda fotoğrafını verdiğim vatandaş ve 5 tane arkadaşının Shakespeare'in tüm yapıtlarını yazabileceğiini hangi çürütülemez yöntemle kanıtlarsa kanıtlasın ben o adamla çok net bir şekilde ilişkimi keserim. Bu arada bu yazdıklarımı da sakillikten korumak için bu teoremin evrimle ilişkilendirilmesi kısmının beni ilgilendirmediğini belirteyim, zaten 2012 yılında evrimle ilgili tartışmak dahi yersiz, ama sonuçta ayda 15-16 hit alan bir site, google'da aratılsa konu hakkında bir şey çıkar ve yazımın http://www.kutubisittedemehdiveisa.com/ tipi sitelerinde yayınlanırsa hiç de memnun olmam.  Neyse, dönüyorum olaya. Bu vatandaşlar daktiloda paso S harfine basıyorlar vesaire ve en sonunda daktiloya işeyip sıçıyorlar. Çok eminim ki bunu yapanlar maymun olmasaydı sanat camiasının bir kısmıdan büyük bir alkış tufanına nail olabileceklerdi, lütfen bu konu hakkında aşağıdaki videonun 2'nci dakikasından sonrasına biraz bakınız:


"we live by worth, and apply value, but everything is shit" dediği anda videoyu kapamadıysanız çok çılgın yerler geliyor. Bu tip durumlarda ben doğrudan diyaloğu kesmeyi uygun buluyorum. Geçenlerde bir bakkalla Ingmar Bergman sineması hakkında konuşuyoruz, hastasıyım diyor Höstsonaten falan sayıyor. Ciddiyim bizim buranın bakkalları böyle, inanmayana ekmek dolabının üzerindeki Bergman alıntısının fotoğrafını yollarım aklı çıkar. Sonunda dedim ki, açıkçası Bergman'ın 5-6 filmini izledim sinemasını çok bilmiyorum,fakat (Bu arada Bergman sinemasıyla ilgili Jonathan Rosenbaum'un 5 yıl kadar önce New York Times'da çıkmış çok hoş bir eleştirisi var, bir saniye onun linkini bulayım, aha buldum bunu hyperlink olarak gömecektim ama gerçekten okunmasından memnun olacağım için açık bir şekilde yazıyorum http://www.nytimes.com/2007/08/04/opinion/04jrosenbaum.html?pagewanted=all ) benim de en sevdiğim yönetmen Luis Buñuel dedim, evet sadece bunu dedim yani gidip de sürrealist o süper, eşekle piyano çektirtiyor muhabbetlerine girmedim ve adam bana "Ne varsa eskilerde var" dedi karşılığında o an o tatlı muhabbetimizin anası sikilmiş oldu ve diyaloğumu adamla kesip gözyaşlarına boğulmuş bir şekilde eve doğru yola çıktım, rimellerim akıyordu, evet bir kadını bu şekilde ağlatmayı başarmıştı bunu diyerek bakkal, neden dedim bulutlara neden, sordum gözyaşlarımı kanalizasyonlardan...

Ay fenalık geldi, üç nokta da kullanınca hakikatten çok sevimsiz oldu da, aşağı yukarı ne anlatmak istediğimi örnek açıklamıştır sanırım, yani karşıdan gelen tepki eğer böyle anlamsızlık içeriyorsa dayanamıyorum. Nostalji hayatta en tiksindiğim olaylardan biri olmasının yanısıra, insanlığın gelişiminin önündeki en büyük engellerden biridir de aynı zamanda lanet olsun şu saplantıya. Nostaljinin elleri kurusun, kurudu da.


P.S: Bu arada şuraya Aguirre, der Zorn Gottes'in müziğini alttan alttan vermişken, Popol Vuh ve Werner Herzog ilişkisinin sinema tarihinde benim için "sevgisiz olmaz ama evlilikte önce saygı, uzun ve mutlu beraberliğin temeli bu" gibi lafının hakkını verecek derecede uzun bir ilişkileri olmasına imreniyorum diyebilirim.

3 yorum:

lava dedi ki...

http://www.youtube.com/watch?v=4huaX0UAFGM

Monteyn dedi ki...

Woody Allen, Another Woman ve Crimes and Misdemanours'da, Tarkovsky de Offret'te Sven Nykvist'le çalışma fırsatı bulunca sonunda ikisinin de başları biraz da olsa göğe eriyor. Annie Hall'da da Alvy'nin Bergman'ı sevmesiyle ilgili birileri dalga geçiyordu galiba, hatırlayamıyorum tam.

uçan kamon dedi ki...

http://twitpic.com/9t2g19/full

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 MONTEYN