24 Kasım 2010 Çarşamba

Yamuk Bacaklılar Nasıl Pantolon Giymeli Üzerine


Valla ben de bilmiyorum nasıl pantolon giymeli, ama kadınsa kalçayı ortaya çıkaran bir şey giymesini tavsiye ediyorum. Bûloğa bunu arayıp giren olmuş, ben de artık halkın isteklerini göz önünde bulundurma kararı aldım. Yani zaten yamuk bacak nasıl oluyor, içe patel mi? Yoksa aynen ( ) şu şekilde(aynı zamanda bir Sigur Ros albümü, adamlar yamuk bacaklara albüm yapmışlar vay canına) olan bacaklardan mı? Eğer öyleyse bol siyah pantolon giymelerini öneriyorum, mümkünse kalça kısmı dar olsun. Neyse, şimdi konuya geliyorum, geçen gün Fatih Akın'ın "Yaşamın Kıyısında" isimli filmini izliyordum, yine bu bahsettiğim "BAKIN MESAJ VERİYORUM HAHAHA" meselesinden ötürü filmin pek bir numarası yok, estetik rezil olmuş, ayrıca şu farklı hayatların kesişmesi sikinden de bi vezgeçemediler, Magnolia var lan zaten, neyse burada film eleştirecek değilim. Tuncel Curtis oynuyor onun için kısaca bir şeyden bahsedeceğim.

Bu Tuncel Curtis denen adam biliyorsunuz, 50'lerde İngiltere'ye gidiyor bir süre orada yaşıyor, bakallık yapıyor, zaten o dönemde yaşadıklarını Fransa'ya uyarlayıp İBrahim Bey ve Kuran'ın Çiçekleri isimli film çekilmiştir. İngiltere'nin bakkal ihtiyacı doğu ülkelerinden karşılanıyor. İngiliz bir hanımefendiyle evlenip nikahına alıyor, ve çocukları Kevin doğuyor. Tabii çocuk iki isimli olacak ananelere göre, ilk isim olarak Tuncel illaki Faysal da Faysal diye diretiyor, karısı tatlı dille "Bak Tuncel, İslamofobi denen şeyin yükselişine 10 bilemedin 15 yıl kaldı, çocuğu yakma" diyor, tabii ki bunu anlayışla karşılamayan Tuncel "amaan ne haliniz varsa görün be, ben gidiyorum" diyip kapıyı vurup çıkıyor, gidiş o gidiş, önce boşanma kağıtları eve geliyor, 15-20 yıl sonra da Almanya'da çektiği bazı filmlerin haberleri geliyor, karısı Deborah ve oğlu küçük Ian'a. Evet dostlarım bildiniz. Ian Curtis, Tuncel Curtis'in has be has oğludur, hatta ses tonundan da bunu teyit edebilirsiniz. Ancak işin en üzücü yanı, kendisinin intiharının çeşitli hurafelere dayandırılmış olmasıdır, aslen baba eksikliğiyle büyümüş olan Ian, ap,esrar, oroyin ne bulduysa içmiş, pide gibi kafayla şarkılar yazıp Joy Division* yani, Neşe Tümen'i isimli grubu kurup çeşitli şarkılar söyleyip bu baba eksikliği vesilesiyle intihar etmiştir. Grubun son şarkısı Decades de "seni on yıllardır görmüyorum" gibi bir anlam taşır, babası için yazılmıştır.


*Joy Division İkinci Dünya Savaşı sırasında, Yahudi kadınların toplama kamplarında zorla fahişe olarak çalıştırıldıkları mekana verilen isimlerden biri. Tabii bunun gerçek mi yoksa kurgu mu olduğu tam olarak belli değil, çünkü terim ilk olarak The House of Dolls diye bir kitapta geçiyor ve bunu var olup olmadığı belli olmayan bir günlüğe dayandırıyor. Bu demek değil ki, kadınlara tecavüz edilmemiş, Ahmedinejad mıyım lan ben?

P.S: Mademoiselle Schizoide "mimlemek" denilen bûlogculuk cemaatinde verilen "+rep emeğe saygı" gibi bir şey vesilesiyle beni mimlemiş, teşekkürler. Çeşitli sorular var ancak bunlar Marcel Proust'un meşhur ettiği sorular olduğu ve şu an Kayıp Zamanın İzinde 2'yi yazmakta olduğum ve tam bir cilt daha fazla yazıp Proust'a geçirmeye çalıştığım için cevap veremeyeceğim sanırım, ancak nefret ettiğim sesin ergen erkeğin heyecanla bir şey anlatmaya çalıştığı sesi olduğunu hiç düşünmeden söyleyebilirim. Orada bu soru yok ama en sevdiğim sayı 72, sesi de her zaman 72'de tutuyorum, her yere 72 yazmak istiyorum. Bu kadar.

P.S2: Sigur Ros demişken, buyrun en sevdiğim şarkısı kendilerinin, 2.45'den sonra gözlerinizi kaparsanız, uçağın kalkışı sırasındaki o hayvani gücü hissedeceksiniz zihninizde:

1 yorum:

miss şizoid dedi ki...

merci pour la réponse

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 MONTEYN