11 Ağustos 2010 Çarşamba

Ramazan Üzerine


Bu nasıl habercilik anlayışıdır, yazıklar olsun! Boyları devrilsin inşallah! Ramadan the Mobarek gelmesine rağmen hiçbir yerde dev puntolarla "işte oruç tutarken yapılması gerekenler", "şerbetli tatlılardan ziyade sütlü tatlılara yönelin" yazısı göremedim. Samimi söylüyorum, sabah 7'de uyandım ve ilk olarak buna baktım. Sadece küçücük birkaç haber var.

Akşama da ilk olarak Flash TV'yi açacağım eğer kırmızı yuvarlak içerisine bir tane baklavayı alıp da "işte bunu yemeyin" diye okla göstermiyorlarsa, yıllardır Gerçek Kesit ve Yalçın Abi'yi izlerken geçirdiğim zamanlarım, ve 1970lerin Türk filmlerini izleyip "aaaa istanbul ne kadar boşmuş lan o zamanlar" dediğim tüm zamanlarım kul hakkından sayılacağından ötürü haram edeceğim. Ender Saraç nerede? Ramazan'ın başlamasıyla beraber, ajandasının dolu olacağını, "Oruç bir zayıflama yöntemi değildir." E.Saraç" yazılı mahyaların camileri süsleyeceğini tahmin etmiştim. "O iftarlı haberi akşama masamda istiyorum Mustafa Bey!"

Neyse, yazının adı Ramazan Üzerine olduğuna göre bu konu hakkındaki fikirlerimi belirtmek istiyorum. Fakat Neyzen Tevfik kıvamında "içki içerim içmem sana ne?" "annenin kim olduğunu bilmezdin şerefsiz!" falan demek istemiyorum 16 saat susuz kalan insanlara da hücrelerindeki osmotik basıncın diğer taraf fikrine yakın olanlar falan varsa kanat olarak geri dönmesini temenni ederim. (Pek bir şey olarak döneceğini sanmıyorum, ama mehhh! KENDİME SÖZ VERDİM DİN VE POLİTİKA TARTIŞMIYORUM! diyeyim.) Öyle muhabbetler vardı ben küçükken, karıncayı ezince, diğer tarafta da o seni eziyormuş falan diye. Tabii ki çocuk delirmesi ve büyükanne hurâfesi karışımı bir şey olan bu olaydan ötürü dev karıncaları düşünür çok özür dilerim ama biraz dışkılardım. Zaten karıncaya yakından bakınca çok korkuyorum, bir de dev halini görünce Dev Karıncalı böcekli, kalitesiz Stephen King romanı uyarlamaları gibi! Zaten kelebekten korktuğum için Godzilla'yı sever, ancak Mothra'dan çok korkarım. Sırf bu yüzden Godzilla vs. Mothra filmini de izleyememişliğim, ay içim bi fena oldu şimdi tüylü müylü düşünürken burada bitiriyorum yazıyı.

P.S: Off şu boyama kitabını piyasaya süren adamın sokağa çıkarken huni takmasının yasal olduğuna gönülden inanıyorum. Ayrıca blog ikinci yılına yaklaşırken ben fotoğraf büyütmeyi öğrendim, bu da ilginç bir ayrıntı. Oruç'la ilgili resim ararken karşılaştığım bir siteyi de siz sevgili okurlarımla paylaşmak istiyorum. O GÜNAH DOLU SİTE İÇİN SÜTYENİME TIKLA!

P.S2: Sayın linki tıklayan insanlar, çok büyük ihtimalle Boyabat'la ilgili hayatınızda ilk duyduğunuz gördüğünüz ve dahi okuduğunuz şey bu oldu. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti, içerisindeki bazı idari birimlerin var olmadığını siz de biliyorsunuz. Bunlardan bazılarını buraya not ediyorum: Niğde, Bayburt, Karabük, Bilecik, Karaman, Aksaray. Bu iller biraz böyle kontrplağa benziyor bence bomboş. Hatta John Locke Bayburt'a yaptığı bir gezi sonrası Tabula Rasa fikrini ortaya atıyor. Geçen gün arkadaşlarımın Niğde'de bir dağa tırmanması sonucu fotoğraflarla varlığı kanıtlandı. Fakat trene gitmek için otostop çektikleri biçerdöver 60kilometrelik mesafeyi 4 saatte aldığı için aklımda konuyla ilgili bir bu kaldı.

P.S3:"ayiçimbifenaoldu" yara kabuğu gösterilen anne lafı mı acaba?

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 MONTEYN