7 Ekim 2010 Perşembe

Merkatan Sakarcı Üzerine


Pek değerli arkadaşım Jeanne D'arc, son iki yazımda bulunan iki adet hatayı tespit edip bana yolladı, "merkatan" ve "sakarcı", daha ilk okuyuşumda içimden "hihhih" diye gülmeme sebep olan bu hataları, bilerek yapmış, cin gibi okurları bu unutulmuş Osmanlı aydınından bahsedeceğimin ipuçlarını vermek istemiştim.

Merkatan Sakarcı bana kalırsa Beşir Fuad'dan sonraki en önemli Osmanlı aydınıdır. Beşir Fuad'ın ilk pozitivist Osmanlı Aydını sayılmasının yanı sıra bundan yıllar önce Mirc'leşmelerimizden de bildiğim kadarıyla utangaç ama konuşunca çok neşeli bir insandır. Özellikle kendini öldürmesi esnasında deneyimlerini "and she's buying a stairway to heaven" diye yazması(ki sonradan Jimmy Page, Alistair Crowley'yle bir yazlıkta arkadaş gruplarıyla kibrit kutusu vesilesiyle Beşir Fuad'ın ruhunu çağıracak ve Stairway to Heaven'ı yazacaktır.), adeta Tanrı'nın varlığından kıllandığı için gidip kendini volkanın içine atan şu an adını hatırlayamadığım filozofa benziyor. Tek farkları, Beşir Fuad'ın takım elbise giyip, köstekli saat kullanması ve belli aralıklarla fesini kalıplatmasıdır.(belki üniversitede öğrenci evine de çıkmış olabilir bilmiyorum.)

Merkatan Sakarcı'yı da, Bülent Başkan'ın "Unutulmaya Yüz Tutmuş Osmanlı Aydınları" ansiklopedisinin 362. sayfasında rastlamıştım, o maddeyi buraya birebir geçiriyorum.

Merkatan Sakarcı(17??-1883): Musevi bir ailenin baştan üçüncü ve sondan ikinci çocuğu olarak dünyaya gelen Merkatan Sakarcı'nın anılarına dayanarak soğuk bir Pera sabahında doğduğunu öğreniyoruz. Hafızasının doğuştan itibaren işlediği gerçeğini kimseden saklamayan ve "ah şu geniş hafızam benim başıma ne belalar açtı mon ami" diyerek bütün eserlerine epigraf yazan bu Osmanlı aydını, II. Mahmut'un devrimleri sırasında Evropa'da eğitim görmüştür.

Okuduğu Üniversite'de hafızası gibi ileri görüşlülüğüyle de kendini kanıtlayan Merkatan'ın 12 Teşrinievvel 1808 tarihli günlüğünde şöyle bir cümle dahi geçmektedir: " Şol şehr-i Paris çok tres bien'dir ve nazarımca, Seine(Sen) suyunun kenarına bizim Galata'daki gibi bir kule dikilmesi vaciptir." Sonradan Oryantalizm meraklısı bir mimar olan Gustave Eiffel, Sakarcı'nın anılarını okurken aklına bu fikir gelir ve Eyfel kulesi olarak bilinen kuleyi tasarlamaya başlar. Kulenin anteninde Gustave Eiffel'in kendi elleriyle "beni affet Monsieur Sakarcı" yazdığı, ve ölüm döşeğindeyken "ahh galata" diyerek son nefesini verdiği rivayet edilir.

II. Mahmut'un kendi elleriyle yazıp, devrimler de onun da payı olması vesilesiyle yolladığı bir mektupla Konstantiniyye'ye geri dönen Merkatan, 12 yıldır ayak basmadığı bu şehrin değişiminin pek farkına varamadan çeşitli olaylardan ötürü tekrar yurt dışına kaçmak durumunda kalır. Bunlardan başlıcası Paris'te gece hayatının çok canlı olduğu bilinen Sakarcı'nın Frenk bir fahişe'den kapıp tüm Pera ve dahi Bayezıt kerhanelerine dağıttı rivayet edilen Frengi hastalığıdır. Sırf bu yüzden Jön Türk'ler yurtdışına çıkarken "Asla Frenk bir kadınla sevişmeyeceğim" diye kağıt imzalamışlar, ve bu Attila İlhan'a kadar böyle devam etmiştir, Attila İlhan hepsinin hırsını çıkartmıştır.(bkz. İlhan, Attila) Bu hastalığın kökeninin Sakarcı olduğunun tespit edildiği gecenin tutanaklarına "Konstantiniyye Fahişeler Loncası" defterlerindeki şu kayıttan rastlıyoruz:

Mama: Ahh kuzum, bu Frengi bizi mahvetmiştir.
Güzel Elizabet: Pek saygıdeğer anneciğim bu hastalığa kapılmadan önce kimle yattığımızı açıklayalım.
Elanora: Ahh işte bu namümkün Elizabet, biliyorsun ki bizim meslekte kimle yattığını söylemek meslek ahlakına ters düşer.
Elizabeth: 15 yaşında da Elanora hanım, ağzını yırtaaarım hop hop hop.
Elanora: O kurnadan bu kurnaya çirkef sıçraaadı
O kurnadan bu kurnaya çirkef sıçradı,
32 yaşında frijit hanım
En son yattığın Uygur Hakanııım hop hop hop
(bağırışmalar, küfürler, saç çekişmeler)

Mama: Kesin, tamam kocakarılar. Hepiniz kağıda yazacaksınız kimle yattığınızı bu şekilde herkesin sırrı kendine kalmış olacak.

Oy Sonuçları: 326 Merkatan Sakarcı
12 Agop Sansaryan( sonradan yapılan araştırmalarda Merkatan Sakarcı'nın bu ismi mahlas olarak kullandığı ortaya çıkar)"

Bunun sonucunda Fransa'ya geri dönen Merkatan'ın annesine yazdığı mektuplar da Tanzimat Yayınevi'nin, Büyük Yazarlarımız serisindeki "Valide Hanım'a Nameler" isimli kitabı, Osmanlı'daki ilk kitap olur. Sonradan Şemsettin Sami bu kitabı okuyup edebi açıdan değersiz bulup "Taaşuk-u Talat ve Fitnat"ı yazacaktır, ancak bu da Namık Kemal'in İntibah'ına kadar kimsenin sallamayacağı bir roman olaracaktır. Günümzde ilk roman ve ilk edebi roman diye ayrılmasının da sebebi de budur.

İşte o mektuplardan biri: "Pek değerli Valide Hanım, sizi m, yoksa Peder Bey'i mi daha çok seviyorum diye sorduğunuz zamanlarda, hep ikinizi de çok sevdiğimi söylemiştim, bu benim içekapanık olmamdan ve Peder Bey'den korkmamdan kaynaklanmaktadır. Aslında ömrüm boyunca sizi daha çok sevdim, eğer Yom Kippur'a kadar evdeki altın yedi kollu şamdanı bana yollayabilirseniz çok memnun olurum, almam gereken bazı ders kitapları var da.

Sevgiler,
Biricik Oğlunuz Merkatan"

İşte dini değerleri hiçe sayan bu hain evlat, eldeki tek şamdanı satar ve kumara yatırır, ancak kafası çalışmaktadır, bu sırada henüz popüler olan haritacılık ilmini kendine meslek edinir ve Evropa'yı dolaşır, bu sırada kendi ismini verdiği Merkatan projeksiyonunu icad eder, ancak Hollandalı Kartograf Gerardus Mercator'a olan borcunu ödemek için tüm haklarını ona devreder, günümüzde Merkator Projeksiyonu olarak bilinen tekniği ilk bulan kişi de Merkatan Sakarcı'dır.

Kendisi, Konstantiniyye'de yarattığı karmaşa unutulduktan sonra geri döner ve kendini gıda sektörüne adar. Kıbrıs'ta Rimbaud'yla bazı aşk maceraları da yaşayan Sakarcı 1883 yılında afyon komasından "amann kızlar, cicimler" diyerek titreyerek ölür. Türbesi Beyazıt'da değildir, cesedinin nerede olduğunun bilinmemesi için 1 hafta evde kokuşması için bekletmiş, şişmiş haliyle boğaza attırtmıştır. Cesedin Üsküdar'da karaya vurduğu ve 1 hafta içerisinde kargalar tarafından parçalandığı ve fahişelerin adına okuduğu "boyun devrilsin", "erkekliğin kurusun" gibi belalar vesilesiyle cesedinin karaya vurduğu yerin lanetlendiği, lanetlenen yere Harem Otogarı'nın kurulduğu rivayet olunur."

P.S:

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 MONTEYN