24 Eylül 2010 Cuma

Grinderman 2 Üzerine


10 gündür bu herifleri dinliyorum. Uzun zamandır ayı gitarlı yeni albüm dinlememiş arada sırada bu garage rock revival olaylarındaki grupların albümlerine tekrar geri dönüyordum. Özellikle The Raconteurs'ün Consolers of the Lonely'si çok yardımcı oldu. Jack White da deli danalar gibi yan proje yapıp yapıp duruyor zaten, şu The Kills'deki ablayla The Dead Weather'ı kurdu da biraz daha rahatladı. Her gün her gün grup mu kurulur? Lisede mi okuyorsun ki, iki günde bir grup değiştiriyorsun arkadaşım? En azından iyi isimler buluyor gruplarına da ağzına yüzüne girmiyorum.

Mesela benim Peştamal(La Pechtamalle) diye grubum vardı, bu tip bir isme sahip olunca zaten, herkes konserinize gelmeden önce sizin çalacağınız grupları tahmin edebiliyor. Hemen listeyi vereyim: Muse, Audioslave, Cake, Duman(dikkat çekip herkese söyletmek amacıyla), Wonderwall(Oasis değil, tabii ki wonderwall. Wonderwall çalmayan ortalama bar grubuna zaten "Ortalama Bar Grupları Federasyonu" tarafından yeterlilik sertifikası verilmiyor. Üniversitede Tutunamayanlar'ı okumamak gibi bir şey, ya da ne bileyim entelektüel ortamlarda kimsenin bilmediği bir sinemacının falan adını zikretmemek gibi bir şey. Böyle durumlarda, hiç çaktırmadan "Ya hu siz Kâzım Kosher'i tanıyor muydunuz?" mükemmel İranlı bir sinemacı, zaten biliyorsunuz İran Sineması bir ekoldür, mesela Çakıllı Gündüzler diye bir filmi var, çekimler falan süper" diyebilirsiniz. Dikkatinizi çekerim, filmin konusu hakkında bir bilgi yok, "çekimler süper, açılar falan tabii" diyip geçiştirilebilir. Gece klüplerinde "baslar çok tatlıymış yalnız" falan demek de yine buna giriyor.)System of a Down, falan filan(mail atarsanız grup eklerim buraya daha) ha bir de grupta biraz böyle daha farklı müzik meselelerinde takılanların bulduğu garip isimli bir grubun az bilinen güzel bir şarkısı da olmalı.



Neyse, yan projeler demişken işte bu derbeder abimizin de hacı Warren Ellis(bu adam hasidik yahudi olacak biraz daha kasarsa)(bizim orada bir tane şarapçı var gündüz vardiyasında tekerlikli sandalyeyle, geceleri de asayla geziyor aynı ona benziyor zaten pis herif. Yalnız bir adet şarapçı kabanı lazım ona durun belki öyle fotoğrafı vardır.) ve Martyn Casey(gerçekten de basları çok tatlı çalıyor yalnız. Bir kere No More Shall We Part'taki Gates to the Garden'ı dinleyiniz lütfen, öyle güzel bas yürüyüşleri var ki, RHCP'nin Otherside klibindeki o tellerin üstünde geziyorsunuz resmen.), ve Jim Sclavunos'u alıp birkaç yıl önce Grinderman'i kurup "go tell the women we are leaving" falan dediler. Fakat gördüğüm kadarıyla çoğu aile saadeti içerisinde yaşıyorlar. Son serseriliklerin senin de be Nick'im, yakında sen de Leonard Cohen gibi beyefendi gibi takılmaya başlarsın. Gördüm zaten bıyıkları kesip insana benzemişsin. Zaten yengenin seni o halde eve nasıl soktuğunu anlamak mümkün değil. Warren Ellis evli mi bilmiyorum, yalnız arada Kumkapı'da keman çaldığını gördüm yan proje olarak. "Romanika 1: Agam Agam, Gagam Gagam"ın booklet'inde "Kemanlar: Kansız Warren" diye geçiyor çünkü.
Evet ikinci albüme geliyoruz. Bu albüm 1967'de çıkmış olsaydı Velvet Underground & Nico'nun yaptığı etkiyi yapabilirdi. Mesele öyle devrimci olması falan değil, şarkıların gerçekten de o albümdekileri andırması. Bu arada Ajdar'ın Çikita Muz şarkısıyla Velvet Underground & Nico albüm kapağına selam çaktığından şüphelendiğimi anlatmış mıydım hatırlamıyorum. Bir kere şarkı sözlerini yazan o ellere kurban olurum. Nick Cave bu işi iyi kıvırıyor zaten:


Your mouth is a hologram made of spiders bones
Your fingers little soldiers drumming on their way back home
I thought I saw a thundercloud on the avenue
Lightning rattled though the streets that little storm was you



İmgeler mimgeler gırla gidiyor.Ayrıca bu projede biliyorsunuz biraz daha aşk maşk meselelerinden uzaklaşarak daha serseri dönemlerinin şarkılarındaki benzer, şu Birthday Party falan, işler çıkıyor. Bence şarkılardaki arkada diğer abilerimizin de vokalleri çok güzel olmuş, misal Worm Tamer, veyahut When My Baby Comes. Hele şu When my Baby Comes'ı single yapmazlarsa, Erol Köse'ye veririm onları. Şarkının sonunda çok metalika bir riff var, kedi kesen riff böyle, uzun saçlı siyah tişörtlü satanist üniversiteli bir riff.

Bu heriflerin yeni albümleri güzel, dinlerseniz mutlu olursunuz biraz, sonra Dirty Three falan da dinlersiniz yukarıdaki şarapçının kemanlarının gazına gelip, çok da güzel, çok da iyi olur.

P.S: Dün akşam, sarhoş kafayla Kraftwerk'i öveyim demişim de, şimdi yazdığım tek cümleye bir bakın lütfen:"Hadi bakalım, bu adamlar kavanoz içindeki bal gibiler. Nasıl da sinsice güzellik yapıyorlar onlar." İkinci cümlenin kutsal bir kitaptan alıntı olduğu çok belli zaten:"Şüphesiz ki, onlar sinsice güzellik yapanlardandır. Onun çocuğu, tekno, ve onun çocuğu drum N' bass, ve onun çocuğu IDM'in tohumları tüm dünyaya yayıldı "(Almanya'dan Çıkış, 3:16)

1 yorum:

siboreta dedi ki...

halil turhanlı okuyup geldiydim ama yormadı çok şükür. doydum müziğe daha da dinlemem gari.

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 MONTEYN