27 Aralık 2013 Cuma

Adolesan Cinsel Röhahı Üzerine



Neler yapmadık ki şu seks için
Kimimiz ailemizin seksini duyup primal fear'dan darbe aldık
Kimimiz şarkı söyledik.
Orhan Bey

Epigrafın sonu için diyorum, ortadan başlayıp alt düzey ekonomi seviyesi restoran personeli seslenişiyle açmak istedim. Günlük hayatta birbirine, Muzo, Yarrağım, Aga diyen insanlar son 8-10 yıldır birbirlerine Muzaffer Bey, Yarrağım Hanım ya da Tarık Akan'ın Aga Tişörtü şeklinde sesleniyor. Köylü burjuva değil, aileden burjuva olduğumdan ötürü gitmedim ama Paper Moon'da bu tip durumlara dikkat ediliyormuş ve sanıyorum ki personel birbirini isimleriyle çağırıyor, samimiyet gösterisinde bulunuyormuş. Açıkçası bir yerde onurlu çalışmanın ön koşullarından biri bu olabilir, bir süre sonra içselleştiriliyor bu rezalet ve bunu dışarıdan sizin dediklerinizin saçmasapan sıfatlar olduğunu anlamaz hale geliyorlar. Bu arada tabii ki, "aman diğerlerinden ayrı görünelim, personele değer veriyormuşuz hesabı" yaklaşım normal "x bey" diye seslenenlerden katmerli bir varoşluğa delalet etmekte. Pisuvara işerken yan pisuvara gelen şahıs yüzünden sidiğin kesilmesi gibi bir şey bu.

Bugün konum ergenlik öncesindeki cinsel uyanışlarımın bir kısmı. Birçok var olsa gerek mutlaka. Fakat The Squid and the Whale hasebiyle net bir örnekten bahsedeceğim. Normalde Jesse Eisenberg'in oynadığı filmleri izlemiyorum. Bunun öncelikli sebebi Michael Cera'yla aynı oyunculuk kabiliyetine sahip olmaları. Yani bir şeyi anlamazmış gibi şaşkınca bakmak, kararsız kalmak ve ağzın gerizekalı gibi açık olması durumu. Oyunculukta böyle kemikleşmiş aptal metotlar bulunabiliyor. Yakından işin içine girmişliğim yok fakat zamanında bir tiyatro oyunu oynarken(ki tiyatro zaten öldü bu konuda tartışmayı dahi abes buluyorum) vurgularımı birisinden aldığımı fark ettiğimde utanarak kabullenmiştim bunu. Ne acı. Bu arada yanlış anlaşılmasın Jesse Eisenberg, Michael Cera gibi oyuncular ya da benim gibi Ecole Normale Superieur'ün Süper kısmında oynama şansı bulmuş insanlar doğal olarak oyuncu, aktör vs. sayılmıyorlar tabii ki. Neyse The Squid and the Whale'in soundtrack'inde Tom Cruise'un oynadığı "Risky Business"de kullanılan bir müzik bulunmaktadır. Bu en başta dinleyebileceğiniz Love on a Real Train'dir. İsteyen filmde ne denmek istediğinden yola çıkar, bir şeyler anlatır vesaire vesaire. Bunları anlamsız buluyorum, fakat bir sonraki paragrafta başka bir şeyi anlatacağım.

Love on a Real Train, bu 1995-2015 arası Amerikan Dysfunctional Ailesi Bağımsız Filmleri standardı içinde kendi başına ayrılmış bir müzik seçimi şaheseri. Bir ergenin şehir şebekesinin voltajının azalıp artarcasına  oynayışlarıymışcasına cinsel uyanışına ideal tren pistonlarının seslerini birebir yansıtıyor. Tangerine Dream'i tabii ki övecek değilim. Zamanında müzik hakkında yeteri kadar konuştum diye düşünüyorum. Dinleyenlerin tümüyle aynı hissi paylaşmayı beklemiyorum fakat nasıl bir şey olduğunu anlatacağım. Tarihsel süreçte kendimi 0 olarak alırsam -3 ve +1 yaşlarında erkek kuzenlerim bulunmaktaydı. Biz cinselliği toplu keşfettik. Hani ortaokulda evinize çağırıp pornoyla beraber olan otuzbir çekme ayinleri hesabı. Gerek uydu yayınları, gerek sinsice çaldığımız vhs kasetler olsun böyle hastalıklı bir yapıydı. Bunun tabii ceremesi çekiliyor falan sonradan fakat o anda ayı gibi yün kazağa kerkinen ergen kedi yavrusuymuşcasına yastığa yüklendiği oluyor insanın. Biz de bunu yaptık.  İki yastık arasındaki boşluğa kerkindik hiçbirimiz hiçbir şeyi bilmiyoruz. Venus Tv, 69 X tv falan filan derken hasbelkader bu tip olaylara toplu bir sidik yarışıymışcasına girişmiş bulunduk. Bu yaşlar, ortaokul ve lisedeki aptal ve zorunlu erkek muhabbetini yapan herkes biliyordur "seninki renkli mi aga", "yok benimki şeffaf" hikayesinden de önceki aptal adolesan uyanış dönemine denk geliyor neredeyse.


Bu dönemin genelini düşündüğüm zaman o zaman hissettiğim heyecan ve ne yapacağını bilemezlik duygusu tam da bu şarkının o yeknesak ritmine uygun geliyor bana. Bu noktada olayı kendimle ve filmdeki ergen arkadaşla bağdaştırdığım zaman çok da anlamsız eşleşmeler bulmuyorum. Film zaten sik gibi o yüzden spoiler falan vermiyorum. Filmdeki bu 12-14 yaşları arasındaki arkadaş bu şarkının çaldığı anlarda ya kızlara bakıp öc alırcasına otuzbir çekip oraya buraya menisini sürüyor ya da gerçekten o yaşlarda bira/viski olaylarıyla pre-alkolik konumda yine cinsel uyanış yaşayıp hayvandan farksızcasına çoğalmanın yokluğu içinde tamamen boşluğa yolluyor spermleri. Bu dönemi düşündüğüm zaman aile yönünden boşanmanın eşiğinde olmayı bırakın bu konudaki gelişimimi bozabilecek bir problemim dahi yoktu, sanıyorum ki bu konudaki en şanslı ve mutlu bireylerden biriyim. Fakat bunun dışındaki çarpıcı bir anıyı net şekilde hatırlıyorum. 

Biz yine bahsettiğim bu iki kuzenimle hiçbir şey bilmez erken ergen deneyimlerimizden birini yastığa kerkinerek yaşamışız. Gecenin ikisi civarı uyandım. Bu esnada 10-12 yaşlarında olduğuma eminim. Beyaz külot giyiyorum ve mayoz bölünmenin tek hücreden başladığına dair bir bilgim var. Bu esnada elimi beyaz küloduma götürüyor ve spermden habersiz, zihnimle külottaki bir pamuk parçasının elime gelmesiyle gözyaşlarına boğuluyorum. Bu küçük pamuk parçasına "evladım, oğlum" diyerek ağlamaya başlıyorum. Yani zihnimde o andan itibaren bir daha çocuk sahibi olamayacağıma dair absürt katastrofik bir an işleniyor. Ne anlamsız ve ne komik. Ayrıca neden "oğlum" olduğunu şimdilerde sık sık düşünüyorum.

Aslında bu komik olarak da anlataılabilirdi, fakat anlatmadım çünkü mizah zaten bu saçmasapan işler üzerinden çok sık faydalanıyor. Böyle bayat bir konuyu kullanmak istemedim.

Bu da benim böyle bir otuzbirim.

6 Aralık 2013 Cuma

Üstte Görünsün Diye 1 Yıldız Vermek Üzerine


Selamun aleykum ve rahmetullahi ve berakatahü yani kısaca Şalom değerli okurlar. Bir nevi, dinlerin kucaklaşması hesabı aynı anda hem kilise, hem sinagog, hem cami olan bina gibi cümle kurmak istedim. Şu gerginlik dolu günlerde bütün sosyal sıkışmayı almış bulundum üzerinizden ne mutlu bana. Zamanında bunun bina halini rahmetli madalyalı müntehir İhsan Doğramacı'nın yaptırtmışlığı var sanırım okuluna. Hiç gitmedim, ama açıldıktan 1 ay sonra ne hale geldiğine dair kalıbımı basarım. Rutubetli anneanne evinde sobasız olan oda soğukluğuna mahkum kalmıştır. İki Pazar Ayîni yapılmaz, bazı kiliseler var öyle değil rükûya varınca yerden ısıtmalı. Yapmış adamlar sonuçta, neyse. Konuya gelmeden önce açıklamam gereken bir şey var.

Geçenlerde bu bûloğu tuttuğum hesaba gireyim istedim belki yeni bûlok yazısı yazasım gelir gün olanda! Davullar dövülende diye. Giremedim. 40 gün önce hesabımın şifresini değiştirdiğime dair uyarı aldım. Bir de yani aşağı yukarı 6 yıldır kullandığım 3-4 tane şifre kombinasyonu var, mutlaka bir tanesi tutmak zorunda. ZO-RUN-DA! Tutmadı. Şaşırıyorum, yani insan o anda şaşırıyor. Sonra kafama dank etti, bûlok yazdığım hesapla bir gece sarhoşken birisi de mi vardı ne vardı bir porno siteye üye olmuştum ve kullanmasın diye şifremi o paranoya esnasında değiştirmiştim sanırım. Yani aşağı yukarı böyle bir şeydi ama işin içinde porno site vardı, zaten kimseye herhangi bir şifre verecek kadar dingil değilim ama detayları hatırlayamıyorum. Son zamanlarda tor browser kullanarak pornonun keyfini sürüyorum, kendisini bunun için kullanacağımı hiç sanmazdım. Normalde silah kaçakçılığı, kokain ve beyaz kadın ticareti amacıyla kullanıyorum çünkü, silkroad falan da kapandı biliyorsunuz işler kesat. Velhasılkelam şifreyi hatırlayabilmek çok uzun zamanımı aldı, şöyle bir şey yapmışım Monti*.1789 hem küçük hem büyük harf hem sembol hem de sayı kullanmışım. Normalde böyle şeyler yapmıyorum, ama sarhoşken demek ki pornonun ehemmiyeti limbik beyinde öne çıkıyor olsa gerek. Yoksa analitik zekam çok kötüdür yani. Ne alakası varsa analitik zekayla artık. Ama hoşuma gidiyor, analitik, diskur, hegemoni gibi kelimeler insanı zeki gösteriyor. George Orwell'in bu tip yavşakları aşağıladığı mmuazzam bir yazısı vardır. Durun size bulayım onu. Buldum keyfiniz olursa okursunuz https://www.mtholyoke.edu/acad/intrel/orwell46.htm

Kısaca şunu diyor. İngilizce'yi bu tip entelektüel mastürbasyon kelimelerine mahkûm ederek dilin anasını siktiniz. Genel olarak da böyle bana kalırsa, günümüzde bir sosyal bilimcinin(bu arada yanlış anlaşılmasın sosyal bilim denilen bir şeyin varlığını kabul etmiyorum. öyle ismi tutulduğu için yazıyorum şimdilik. Keyfim olursa bir gün size neden böyle bir alanı kabul etmediğimi ve spekülatif bir safsata alanı olduğundan bahsetmek isterim. Ama iyidir yani, insan kendini bir şeyler biliyormuş gibi hissediyor.) makalesini okumak bir dirhem bal için bir çeki keçi boynuzu çiğnemeye benziyor. Şahsın yazdığı 65 sayfayı okumak yerine ya sonucu ya en baştaki özeti okumak ya da ikisini birden yapmak aslında yeterlidir. Neyse bu tip insanlarla uğraşamayacağım, herkes oyuncu olabilir ama hayatımın yönetmeni benim. İstediğime rol veririm, istediğime YOL veririm!

Konumuza gelelim. Hasbelkader 1,5 yıl civarı bir tablet kullanıyorum. Ayı gibi faydalandım kendisinden 400 civarı film izlemişim mesela sadece üzerinden, zaten hesabımı da öyle yaptım 1200 franka almıştım sanırım o esnada. 1200/5=240 film hesabı yaptım. Her filme 5 frank değer biçip hemen amortisman hesabımı yaptım. Böyle küçük hesaplar sayesinde hayata tutunuyorum. 240 filmi izlediğim gün aleti kaşağıladım, brppüff aferin yavrum prpssss dedim küp şeker yedirdim. Yani bunun dışında da boş işler için kullanıyorum genelde, zaten bilgisayarı kimsenin başka bir amaçla kullandığını sanmıyorum. İşteki kullanımı da sayılmıyor bu arada, excel'de kutucuk doldurmak, autocad'le dişli hazırlamak, program yazmak gibi şeyler dünyaya faydalı eylemler değil birbirimizi kandırmayalım. Olmasa da olurdu. Belki, parçacık fiziği alanında kullanılırsa kabul edebilirim işte. O tip şeyler yani.

Neyse, bunun bir marketi var. Bir ülkeye dair ümitlerinizi yitirmek istiyorsanız buraya bakmanızı rica ederim. Eğitim sistemi nasıl bir çöküntü içindedir en net ortaya koyan sistem bu marketteki uygulamalara yapılan yorumlarda ortaya çıkıyor. Şöyle şeyler var(şaka değil şimdi bakarak yazıyorum bunları
"Program sikim gibi oynayanında yükliyeninde götünü sikim.",
"gözüksün diye 1 puan verdim Zonguldaktan halalarıma selamlar."
"buneya aminakoyim seni icatedenin sabahtanaksamakadarinmedi amkodum oyunu"
"emeğe saygı"(diyip bir yıldız vermiş)
 "o.ç ne lan bu yaram siktir git bunu anana sok... Yavsak"
"oç koyduğunuz reklamların anasını skm indirmeyin"
"amcıklar sikim ebenin ami amina koyuyum yarragi orospu cocugu piçi"

Böyle bir ortam oluşmuş. Açıkçası bu konuda bir aşağılama çabası içerisine girmeyeceğim, fakat en büyük dingillik "çok güzel üstte görünsün diye 1 yıldız verdim. mutlaka indirin" diyenler. Ya hu, böyle bir ilgi orospuluğu olabilir mi? Sen hayatında ufacık bir ilgiye sanal bir mekanın yorum kısmında duyuyorsun ne oluyor? Zonguldak'taki halalarına selam yollamış bir de. Ya hu gözlerimle görmemiş olsam komiklik olsun diye yazdım diyeceğim ama resmen gördüm bunu. Yazık ya hu, internet insanları nasıl bu kadar ilgiye muhtaç hale getirmiş, bir de yani bu mikro düzeyde bir şey. Bunun bu arada nörobilimsel açıklamasını Dan Ariely'nin Predictably Irrational'ında bulabilirsiniz, şu mail'leri sürekli kontrol etme ve ödüllendirilmeyle ilgili olan bölümde bahsediyordu. Aminkoyim anasnı sktim orosbu çocugu piçi düzgün kitab yazamamış ebenin amına atlıyım.

2013'ün en iyi hip-hop albümünü paylaşıyorum



 
Copyright © 2010 MONTEYN