"Bir insan Hülya Avşar'a "mavimavi" diyerek aşkını ilan ettikten 5 yıl sonra, bir klipte Aydemir Akbaş'la bilardo oynuyorsa ben onun aşkından şüphelenirim."
Monteyn, beylik laflar söylemeye yeltenen sarhoş, 2010
Akşam körkütük şarhoşken iki paragraf kadar arabeski öven yazı yazmışım, genel olarak yukarıda bulunan ayarda cümleler var zaten. İyi ki, "ulan bunu yayınlamayayım nadasa bırakayım da sabaha daha güzel bir şey haline gelir belki." gibi bir şeyi düşünebilecek seviyede çalışabiliyormuş beyin denilen saygısever organ. Geçen gün, Truman Capote'nin, Groucho Marx'la beraber muhabbetlerini izliyordum, kendisi "kimse serhoşken yazamaz. Buna inanmıyorum. Belki yazmadan önce gün içinde birkaç kadeh içiyordur ama masaya mutlaka ayık kafayla oturuyordur." gibi bir şeyler söylüyordu, doğruluğundan hiç şüphem yok. Yalnız yine Rimbaud'ydu galiba "şarap yaratıcılığı körükler ama esrar bunu sündürür. Bu yüzden birlikte kullanılmamalı" gibi bir şey söylemişti. Bunu tatbik etmediğim için bilmiyorum.
Neyse, biliyorsunuz evren genişliyor bunun aslında "ulan keşke şunu yapsaydım." dediğimiz durumda ortama başka bir gezegen, gökada, sistem, bok, püsür, vesaire eklenmesi olsa ne acaip olurdu lan! Zaten sınırsız olduğu için her an her bir insanın hayatının alternatifleri ekleniyor evrene gibisinden. Tabii bunun mümkün olmaması hakkında biliminsanları(politikılikırekt) mantıklı açıklamalar getirebilirler, ama bu durum beni pek bağlamıyor açıkçası. Her gün zaten yeteri kadar, olayın mümkün olması ihtimali üzerine düşünüp yeteri kadar kendimi korkutuyorum. Bu konu hakkında kimse benden önce öykü yazmasın ulan! Neyse zaten evrenli mevrenli öykü yazamam. Öyle şeyler yapmaya kalkışsam zaten en az Back to the Future üçlemesindeki kadar mantık hatası bulunabilir yani. Zaten şu an aklıma en fazla Aslan Cadı ve Dolap'taki gibi çocukların bir dolaptan geçip başka alemlere akması geliyor. Ya da başka şeyler var da, siz bunu ilk okuyunca ondan etkilenin ve yazamayın diye Masonik Dezenformasyon cümlesi kurdum.
Capote dedim aklıma geldi, şimdi normalde bu adamla gerçek hayatta konuşmaya kalkışsaydım 3. dakikada "Düzgün konuş lan! Adamın asabını bozma mıymıymıy yedin kafamı iki dakikada" demek durumunda kalırdım galiba. Yazar dediğin, şair dediğin Uğur Işılak gibi olacak! "Gürül gürül bir kaynak, Uğur Işılak!" isimli yazılmamış şiirimin başlığını ona yolluyorum. Zaten adam cummings'in somewhere i have never travelled'ını bile okusa içsavaş çıktı sanarım muhtemelen. Bir de ses tonu şımarıklığı var kendisinde. Muhtemelen normalde bu olayın farkında değil ve çevresinden insanlar "Oğlum sen şiir okusana süper sesin var." diyor. Bu da "Harbi mi lan!" diyor; daha kendi sesini duyduğu an zaten olayı fark ediyor. Hemen Unkapanı'nda girdiği ilk kapıdan "Selamünaleyküm Ağalar" demesiyle beraber şiir albümünün doldurulması bir oluyor. Zaten albüm kayıtları sırasında iflah olmaz bir deri hastalığına kapılıyor ve malesef ömrü boyunca kirli sakalla gezmek durumunda kalıyor bu üzücü olaydan sonra. Şimdi "Sevdamızın adı Berrak" isimli klibini incelemeye girişeceğim. İsteyen önce klibi izleyebilir, önermiyorum.
Varan bir:
Bunun dijital saatli versiyonularında da rakamlar birbirilerine karışıyor, görüntü ve zaman kayboluyor biliyorsunuz zaten. Dijitali de doğrudan sayısal diye çevirince, zorunlu olarak türkçeye çevrilmiş kullanım kılavuzları geliyor aklıma. Şarkı bilinçlilik aşıladığı için, artık bu düzende varolmayan zamandan bahsediliyor. Ayrıca Tutunamayanlar'da geçen şu cümlelere de gönderme olabilir:"Ben de birçok vatandaşım gibi, soyutlama gücünden yoksun olduğum için ve özellikle zaman kavramını soyut olarak, yani ele gelmez bir kavram olarak düşünemediğim için süreye, ancak iki nokta arasında bir cismin hareketi olarak katılabiliyorum."(41)
Varan iki:
İskandinav Gitarcı?
Varan Üç:Özgürlüğü temsil eden kız(mutsuz)
Varan 4:Pazar gözlüğü + Full Metal Jacket'ta Snowpile'ı dövmek için, içine sabun konan havlulardan bağlanmış.
0 yorum:
Yorum Gönder