Antoni Gaudi diye bir herif var, zamanının ünlü mimarlarından kendisini 1926 yılında kaybettik. Yukarıda yarım bıraktığı
Sagrada Familia isimli kiliseyi görüyorsunuz. Durun bir tane de farklı açıdan resmini koyayım.
Herif 1926'da öldüğünde kilisenin daha çeyreği tamamlanmış halde kalıyor, araya İspanya İç Savaşı falan da girince kimse sallamıyor mekanı, şimdilerde Gaudi'nin ölümünün 100. yılına yetiştirmeye çalışıyorlar. Neyse bu yarım kalmış inşaatı göstermişken bir de şu aşağıdakini göstereyim dedim. Bir kısmınızın gördüğünü tahmin ediyorum. Mimarı falan da ölmedi bu arada, herkes yaşıyor. Durduk yere Olacak O Kadar duyarlılığı yaptım, pıyyy. O zaman cümleyi de o kafayla bitireyim, eee başımızdakiler böyle oldukça daha çoook bina yarım kalır. Tabii bu söz beni bağlamıyor, Fransa'da öyle bir sorun yok.
Antoni Gaudi diye bir herif var, zamanının ünlü mimarlarından kendisini 1926 yılında kaybettik. Yukarıda yarım bıraktığı Sagrada Familia isimli kiliseyi görüyorsunuz. Durun bir tane de farklı açıdan resmini koyayım.
Herif 1926'da öldüğünde kilisenin daha çeyreği tamamlanmış halde kalıyor, araya İspanya İç Savaşı falan da girince kimse sallamıyor mekanı, şimdilerde Gaudi'nin ölümünün 100. yılına yetiştirmeye çalışıyorlar. Neyse bu yarım kalmış inşaatı göstermişken bir de şu aşağıdakini göstereyim dedim. Bir kısmınızın gördüğünü tahmin ediyorum. Mimarı falan da ölmedi bu arada, herkes yaşıyor. Durduk yere Olacak O Kadar duyarlılığı yaptım, pıyyy. O zaman cümleyi de o kafayla bitireyim, eee başımızdakiler böyle oldukça daha çoook bina yarım kalır. Tabii bu söz beni bağlamıyor, Fransa'da öyle bir sorun yok.
2 yorum:
Sayın Monteyn bey, öncelikle selamlar :)
Blogunuzu nasıl keşfettim bilmiyorum ama iyiki de keşfetmişim :) Alın terinizin damlalarına sağlık, kopyalayanlarında Allah sadece belasını vermesin, aynı zamanda da ellerini bağırlarına koyuversin...
Bu kiliseyi hiç bilmiyordum, şimdi gördüm ve hayran kaldım, hikayesini de gayet ilginç buldum...
Lakin aklıma da şu olayı getirdi.
Efendim Konya'da, Selçuklu döneminden kalma meşhur bir İnce Minareli Medrese vardır. Minaresi 1901 yılında düşen bir yıldırım sonucu yıkılmış, beraberinde bir odayı da götürmüş.
2000'lerin başında da bir restorasyon çalışması başlatmışlardı, sözde o minareyi yeniden dikecek ve çökmüş bölümü yeniden yapacaklardı.
Bu nefes kesen macerayı kısa kesmek istemezdim, lakin iki ay süren restorasyon çalışmaları sonucunda, minarenin yıkık kısmına bir televizyon vericisi koyup, çökmüş odanın yerine de iki Dorian tarzı sütun ve Grek işi kıvrımlı desenler koyup müdüriyet yaptılar...
Biri Selçuk eseri mi dedi? Yok canım, ben yanlış duymuşumdur... Maksat kültürel kaynaşmadır sanırım :))
Saygılar, sevgiler.
(^_^)
Size de selam ve öncelikle bir şuna bakınız:
http://en.wikipedia.org/wiki/Gaudi_%28album%29
Gerçi iyi bir albüm olacağını sanmıyorum, ama Alan Parsons Project'in her albümde bir hiti oluyor, bir de konsept takılmışlar falan.
Neyse konuya geliyorum, New York'ta bir tane Apple mağazası var, tamamen camdan bir küp, içine girmek için aşağısına inmeniz gerekiyor. Neyse, bu binaları cam kaplama olayını sizin dediğiniz o Selçuklu Camiine bağlayacağım.
Bunları yeniledikten sonra, cam kafes giydiriyorlar binaya, öyle çirkin bir şey oluyor ki, nasıl desem damacana pompasının Louvre'da sergilenmesi gibi bir şey oluyor. Belki çevrenizde vardır, ben birkaç kere görmüştüm. Adamlar börekçi kafasıyla cama buluyorlar camiyi, ha Fransa'da öyle bir durum yok biz eserlerimize değer veriyoruz, ayrıca Louvre demişken, Hermitage'a gitsek de görsek. Bir de bûloğunuzu beğendim.
Ha şimdi Haydarpaşa Garı yanıyor, yine cama bulanacak. Konu hakkında kısa da olsa, birçok örnek içeren bir linkini veriyorum: http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=8237437
Bebek İsa Sizinle olsun
Yorum Gönder