"Aman tanrım bu Nurseli İdiz'in Atatürk, olmasından bile beter."
Kadir İnanır'ı Einstein olarak gören Vahşi Güzel Thalia, Güney Amerika, 2010
Einstein'ın Türkiye'ye gelememesini de içeren bir olayı aktarmıştım, Dolap Adam isimli yazıda. Sanırım necip Türk Milleti bu olaydan yaralanmış olacak ki, reklamcılık sektörünün %36'sı Einstein üzerine dayanıyor. Benim bildiğim kadarıyla Fizikçi kendisi, bir dönem görelilik kuramı mı, görecelik kuramı mı diye çok kafayı karıştırmış. Çılgın bilimadı stereotipinin gelişmesine yardım etmiş ve Doktor Emmet Brown'ın hocası olan bir insan. Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki, eğer Emmet Brown Türkiye'de yaşasaydı zaman makinasının plakası "outatime" olmayacak, muhtemelen 34 DR 72 gibi bir şey olacaktı. Zira doktorlardaki bu doktor olduğunu ortaya çıkarma hırsını anlayabilmiş değilim. Hayır asla gelip de "adamlar 10 sene okuyor" muhabbetini yapmayacağım burada, onu Cem Yılmaz'ın Bir Tat Bir Doku isimli gösterisinden arkadaşlarla izleyebilir, sonra grubun komik olmaya çalışan erkeği tarafından aynı esprinin bir gece içerisinde 43 kere yapılmasına şahit olabilirsiniz. Bir kuşak, Cem Yılmaz vurgusuyla şaka yaparak yetişti zaten.
Neyse, yaşadığım bir olayı aktarayım bu konuda da, olayın nasıl ailesel bir boyuta taşındığı Dr plakası sanat için midir, yoksa toplum için midir o konuda bir şeyler söylemiş olayım. Bir keresinde evli bir doktorun eşiyle beraber çıktığı yolculukta bulunmuş ve tam 20 dakikalık "Baksana, Utku'lar bile DR yazan plaka aldı, sen ne zaman alacaksın Lütfü." muhabbetini dinlemek durumunda kalmıştım. Şahsen bu tip bir plakanın kaza olması durumunda polis tarafından durdurulup da "açılın ben doktorum" demekten başka bir işe yarayacağını da sanmıyorum. Bir de işte görgüsüzlük var, ama o zaten genel olarak doğru düzgün okulda okumuş ama bunu sindirememiş insanlarda oluyor. Mesela Özgür Bolat'ta var, şu an Hurriyet.com.tr'de yazıyor galiba, önce Boğaziçini dereceyle btiriyor, sonra bir yerlere yüksek lisansa gidiyor, bu sırada Harvard'a gidiyor, sonra dönerken bir de Oxford'la Cambridge havası alayım diyor, ve malesef arabasının arkasında her birinin sticker'ı var. Akademik geçmişini arabanın arka camından tespit edebilirsiniz. Yalnız trafik yakalarsa ağır ceza keser, tam bilmiyorum ama camların %30dan fazlasının böyle şeylerle kaplanması yasak olması lazım. Allah'tan okul kalmadı Zurich Polytechnik haricinde, ki bunu demişken böylece tekrar Einstein'a geri dönüyoruz.
Marka güvenirliğini Einstein görünümüyle açıklamaya kalkışmak, bisküvi reklamlarında obur şirini göstermek gibi bir şey olsa gerek. Özellikle de, şimdi piyasada yok ama toz çay yapmıştı Ülker, onun için bile Einstein'ın görünümünü kurban etmişlerdi. Bir de deterjan reklamları var, normalde deli gibi Omo ve Ariel için de çalışmış olabilir tabii ki Einstein ona bir şey demiyorum. Ariel'in Yahudi ismi olduğu ve Einstein'a bir dönem İsrail'in cumhurbaşkanı olması için teklif yollandığını unumtayalım. Bu saçma detayı da geçtikten sonra diyorum ki, eğer uzun beyaz pofuduk saç ve beyaz fırça bıyığın karışımının lisansını alırsak paraya para demeyeceğiz. O yüzden yine okur kitlesini girişimciliğe teşvik ediyorum, halihazırda Bloomberg'de Dragons Den başlamışken onlara da bu önerimizi sunalım.
P.S: Kadir İnanır hiç Einstein olmamış. Bir kere o kravat müdür yardımcısı kravatı olduğu için, ve bıyıkları da hala siyah olduğu için daha çok yataktan yeni kalkmış çilekeş müdür yardımcısı olmuş. Gözlükle toparlamaya çalışmışlar, ama gözlük de torununun galiba, küçük gelmiş kafasına. Kadir Baba, çok takma sonra baş ağrısı yapıyor dar çerçeveler!
Neyse, yaşadığım bir olayı aktarayım bu konuda da, olayın nasıl ailesel bir boyuta taşındığı Dr plakası sanat için midir, yoksa toplum için midir o konuda bir şeyler söylemiş olayım. Bir keresinde evli bir doktorun eşiyle beraber çıktığı yolculukta bulunmuş ve tam 20 dakikalık "Baksana, Utku'lar bile DR yazan plaka aldı, sen ne zaman alacaksın Lütfü." muhabbetini dinlemek durumunda kalmıştım. Şahsen bu tip bir plakanın kaza olması durumunda polis tarafından durdurulup da "açılın ben doktorum" demekten başka bir işe yarayacağını da sanmıyorum. Bir de işte görgüsüzlük var, ama o zaten genel olarak doğru düzgün okulda okumuş ama bunu sindirememiş insanlarda oluyor. Mesela Özgür Bolat'ta var, şu an Hurriyet.com.tr'de yazıyor galiba, önce Boğaziçini dereceyle btiriyor, sonra bir yerlere yüksek lisansa gidiyor, bu sırada Harvard'a gidiyor, sonra dönerken bir de Oxford'la Cambridge havası alayım diyor, ve malesef arabasının arkasında her birinin sticker'ı var. Akademik geçmişini arabanın arka camından tespit edebilirsiniz. Yalnız trafik yakalarsa ağır ceza keser, tam bilmiyorum ama camların %30dan fazlasının böyle şeylerle kaplanması yasak olması lazım. Allah'tan okul kalmadı Zurich Polytechnik haricinde, ki bunu demişken böylece tekrar Einstein'a geri dönüyoruz.
Marka güvenirliğini Einstein görünümüyle açıklamaya kalkışmak, bisküvi reklamlarında obur şirini göstermek gibi bir şey olsa gerek. Özellikle de, şimdi piyasada yok ama toz çay yapmıştı Ülker, onun için bile Einstein'ın görünümünü kurban etmişlerdi. Bir de deterjan reklamları var, normalde deli gibi Omo ve Ariel için de çalışmış olabilir tabii ki Einstein ona bir şey demiyorum. Ariel'in Yahudi ismi olduğu ve Einstein'a bir dönem İsrail'in cumhurbaşkanı olması için teklif yollandığını unumtayalım. Bu saçma detayı da geçtikten sonra diyorum ki, eğer uzun beyaz pofuduk saç ve beyaz fırça bıyığın karışımının lisansını alırsak paraya para demeyeceğiz. O yüzden yine okur kitlesini girişimciliğe teşvik ediyorum, halihazırda Bloomberg'de Dragons Den başlamışken onlara da bu önerimizi sunalım.
P.S: Kadir İnanır hiç Einstein olmamış. Bir kere o kravat müdür yardımcısı kravatı olduğu için, ve bıyıkları da hala siyah olduğu için daha çok yataktan yeni kalkmış çilekeş müdür yardımcısı olmuş. Gözlükle toparlamaya çalışmışlar, ama gözlük de torununun galiba, küçük gelmiş kafasına. Kadir Baba, çok takma sonra baş ağrısı yapıyor dar çerçeveler!
0 yorum:
Yorum Gönder