3 Haziran 2010 Perşembe

Vedat Milor vs Mehmet Yaşin


Saygımın sonsuz olduğu bu ikilinin Mehmet Yaşin'inden biraz daha geç haberim oldu, o yüzden onun programlarını sürekli izleyemedim. Vedat Milor ise Peder Bey'in ilk bölümünden beri izlediği ve aynı zamanda ideal mesleği yaptığını söylediği(Tamam Mehmet Abimiz de işini yapıyor ama Vedat Milor erken keşfedildiği için o sıfatı ilk o aldı.) ve hatta yaşamının birçok ayrıntısını bilecek kadar fanı olduğu bir insan.

Öncelikle Mehmet Abimiz, Albay Sanders'ın Türkiye şubesine benzediği için, tipinden doğrudan yemekle ilgili çıkarımlar yapabilecek ve "mihmihmih" diye güleceği tahmin edilebilecekken, Vedat Milor'u ilk gördüğüm an hafif Zeki Müreni andırmasının yanında, kendimi savunmak durumunda hissetmiştim. Bir tartışmaya girildiği zaman bilgisiyle ezecek insan tipi var, ki şimdi buraya akademik başarılarını yazmaya kalkıştığım an blog'daki en uzun yazıyı yazmış olurum.

Mesela Mehmet Yaşin, toptancı olsa muhtemelen dükkan sahibiyle enseye tokat göte parmak noktasında bir samimiyete varabilecekken, Vedat Milor işini yaptıktan sonra eyvallah deyip, çıkar gider, arada florasanları beğenmezse değiştirmesi için dükkan sahibini uyarabilir. Mehmet Yaşin'in adını ilk andığımda "abimiz" dedim istemsiz olarak, halbuki Vedo'ya, Abimiz yazsam bana da garip gelirdi zaten. Kendisine Vedat Bey diyebilirim en fazla.

Ha yemek olayına girersek, masada Vedat Milor'la asla oturmak istemem, en doğru yiyiş tarzı yüzünden ağzını şobada şobada diye vurdurduğu her bir lokmasını gördüğüm için biraz rahatsız olurum, bir de yorumları biraz kalın gelir yani. Adam keçi peynirinin hangi bölgede yetiştiğini ve dahi hayvancağızın hangi tepelerde beslendiğini anlayabiliyor. Hele bir degüstatör kafası var, "hmm bu biraz çinkolu toprakta yetişmiş galiba!" Ya hu benim içtiğim şarabın markası Şempanze zaten, daha ne olsun! Daha ağzıma isminde "Château" geçen şarap değmedi nasıl anlayayım hangi topraktan geldiğini! Zaten şaraba Şempanze ismini koyan kişiyi de kınıyorum, hadi o şarapta tüyü bitmemiş yetimin hakkını düşünmüyorsun da Dionysos'u da mı sallamıyorsun arkadaşım? Adam acımaz Donkey Kong'daki gibi fıçıları üstüne üstüne yuvarlar da altında kalırsın yemin ederim. Bir de ufak restoranlara gidince içki servisine 1 yıldız verince deliriyorum. Ben sana yazayım oradaki restoranlarda sunulan şarapları zaten, neden bu kadar darlıyorsun kireçle sıvanmış balıkçı lokantalarını. Buyurun: güzel marmara, cumartesi, baba bortaçina, tellibağ, dikmen, buzbağ, sevilen(konak buradan çıkıyor, şimdi sitesine baktım utanmış olacaklar ki onu ürünleri arasına almamışlar. Çok doğru yapmışlar, üstündeki etiketi bile defter etiketinden daha iyi değil çünkü Konağın, hatta çiçekli etiket daha güzel durur belki bilmiyorum. Son zamanlardaki naif sanat akımlarında bol kullanılır oldu.), armutlu, horozkarası ve liste uzayabilir. Degüstatörün allahı gelse, aralarından bir tanesine "alt tonlarda biraz petrol kokusuyla, kayısı alıyorum" diyemez. Mesela bana kalırsa Baba Bortaçina'nın tadı, lahana turşusu, acı çeken hayalet gözyaşı, ve çevrede yandığı fark edilmeyen ama yandıktan sonra anlaşılan kibritin kükürt kokusuyla birleşmiş bir şey.

Dionysos da Atina tanrısı değil zaten, Trakya tanrısı, eminim kimse şaşırmamıştır. Herhalde antik dönemden kalan tek gelenek de içkicilik olabilir o taraflarda. Neyse biz dayılara dönersek, bir keresinde Adapazarı'nda bir Esnaf Lokantası'na girdi Vedo, o kadar eğreti duruyordu ki, bir de yani adam normal takım elbiseden başka da bir şey giymemişti. Halbuki görüyorum bazen Mehmet Abi'yi, şal doluyor boynuna biraz daha entelektüel görünmek için ama yine esnaf lokantası insanı, yine burnu kırmızılaşmış anime sarhoşu tipi, yine sabaha karşı işkembecide son bulacak bir geceye yol alan insan görüntüsü. Mümkün değil, fıtratı o çünkü. Bir kere elde tutmalı veyahut asmalı olsun sürekli zaireci çantası taşıdığı için yeryüzündeki en sağlam gastronom olsa bile esnaf lokantası hariç başka yerlerde yaptığı yorumları ciddiye alamıyorum.

Aslında üçüncü bir insan daha var, uzun uzadıya övmek isterdim kendisini ama onun yerine sadece, "Hastasıyım" diyorum, balık yerken gözlerimi keyifle geriye yuvarlıyorum, sıksık keten pantolon giyiyorum programını izlediğim ilk günden beri.

Link: Ayhan Sicimoğlu'yla Renkler - Jamaika

P.S: tam sayamadım ama yaklaşık olarak 112 kere Bob Marley "MAN"ını demeye çalışıyor. Padawan'ı olmak istiyorum kendisinin, eğer çırak yetiştirecekse ilk sıradayım.

P.S2: ekşisözlükte böyle bir başlık varmış zaten, yazdıktan sonra gördüm. http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=vedat%20milor%20vs%20mehmet%20yaşin

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 MONTEYN