"Dimitri Akakiyeviç bir hafta içinde Frunzenski'deki daireden, taşınacaktı. Ev sahibi, oğlu Andrey Stoltz Almanya'dan bir hafta içerisinde kesin dönüş yaptığı için Dimitri'nin kontratını uzatmamıştı.
Dimitri Akakiyeviç 18 Mart sabahı, başına geleceklerden habersizce koli bulmak için evinden çıktı. Utangaç mizacı yüzünden girdiği marketlerde soru sormadan önce küçük bir şey satın almayı adet edinen Dimitri, aynı günün akşamı bir tane bile koli bulamadan fazla Albeni yemekten şeker komasına girerek öldü. St. Petersburg sokaklarında karnından gökkuşağı fışkıran bir hayaletin gezdiği, hala bazı mujikler tarafından rivayet edilir."
Koli ve Kutu, Bahadır Dostoyevski
Ülker Çikolatalı Gofret'in ilk üretilmeye başlandığı zamanın firmanın kendisiyle alakalı olduğunu sanmıyorum. Daha çok, tarihöncesi devirleri hatırlatan bir ambalaj tasarımı var. Zira çok eski fotoğraflar da var bununla ilgili, daha çok çikolatanın Avrupa'da yayılmaya başlamasından sonra anonim bir ürün olarak ortaya çıkmış, ardından bir Türk girişimcinin bu pakedi görmesiyle firmasına Ülker adını vermeye karar vermiş gibi. Zira bildiğiniz gibi Güney Amerikaca dilinde "Ülker", çikolata şelalesi anlamına geliyor.
Bir şu pakedi tasarlayan adamla, bir de Lucky Luke isimli çizgiromanı Red Kit şeklinde isimlendiren Ferdi Sayışman'la tanışmak istiyorum. Reklamcılık sektöründe bu kadar naif bir tavrın bulunduğu dönem tam olarak ne zamana denk geliyor? Zira Medmenlerde görüyoruz, adamlar 60larda birbirlerini yiyorlar. Aklın uçacak, dibin düşecek falan yazmıyor adam, doğrudan "NEFİS" yazıp minimal bir şekilde olayı kesip atıyor. Gerçi demek ki, ürününe güveniyor. Onu da yazmayabilirdi aslında, kesekağıdında satılsa yine gideri var. Normalde NEFİS'i yazmaya niyetleri yoktu da, son dakikada "Mustafa Bey pardon bir saniye bakar mısınız? Şu "çikolatalı" yazısının fontunu değiştirelim(bu da en sevmediğim hitaplardan, emeği %50 paylaştığını ama zeka kısmının ona ait olduğunu, emek kısmının da ameleye ait olduğunu belirten bir şey)aaaaa bir saniye... bir de şurası biraz fazla kırmızı kalmış, biliyorsunuz kırmızı kalp atışını hızlandırıyor. Müşterilere kalp krizi geçirtmek istemeyiz değil mi?(iş hayatı kötü şakaları) hahahahaha, oraya da bir şey koyuverin." denmiş gibi. Tabii, emekçi Mustafa Abimiz de laf koyarcasına oraya "NEFİS" yazacak ne yazacak başka. Halbuki NEFİS daha çok, monosodyum glutamat kullanılan hazır çorbalara uygun bir motto.
P.S: Avrupa diyince neden aklıma Freud geldi yalnız onu tam kestiremedim. Koca Avro kültürünü temsil eden ilk insan nasıl Freud olur ya hu? Gerçi Benny Hill olmasından iyidir.
0 yorum:
Yorum Gönder