14 Ağustos 2009 Cuma

Malesef Öyle!


Az önce aklımdan Tuncay Özkan geçti. Ardından oturduğum yerden 15 dakika hareket edememe sebep olacak bir şey oldu. Evet! Almadovar'la, Tuncay Özkan kardeş olabilirlerdi! Eğer Tuncay saçlarını uzatsa ve elini sürekli masaya vurmayı bıraksa belki de o yıllarca bastırdığı sıcakkanlı Akdeniz insanı ortaya çıkacaktı, malesef terlemekten ötürü hiçbir zaman bu dönüşümü geçiremeyecek. Bunun yanında, adamı görmüşlüğüm de var, televizyonda bir tane programı vardı ya, gerçi Kanaltürkün zaten 24 saat yayınlanan bir tane programı vardı.(kesiyorum ama bazı insanlar proğram diyorlar, işte onlara çok kızıyorum. Bir de geometride Özelik'le Özellik farkı var, hayır götlerinden kelime uyduruyorlar böyle kafayı yiyorum. Özelik ne kardeşim başka doğru düzgün bir isim bulamadın mı ona? Evet güzel onun Öz'üyle ilgili güzel bir şey, peki soruyorum Özel kelimesinin kökü ne? O çok mu farklı? Şunu yaygınlaştıracağımıza -yazmak kipini kyaygınlaştırsak eminim dünya daha güzel bir yer olur. Hatta başlıyorum cümle içinde kullanmaya: "Bugün toplumsal bir hareketi kışkırtayazdım.") İşte oradakini görmek yeterli, adamı bir daha görmemek için. O kadar çok terliyordu ki, bir ara Louis Armstrong'a dönüşecek sandım. Sonra fark ettim ki, Louis Amca doğru düzgün süete benzeyen bir ter bezi kullanırken, Tuncay Özkan cebinden çıkardığı Dia'dan alınmış kalitesiz ve yüzde beyaz kağıt parçaları bırakarak insanı rezil eden bezlerden kullanıyordu kurunmak için. Alnına parmakla boza sürülmüş gibi bir şeydi.
Ha bir de Suede, İngilizce'nin en güzel kelimelerinden birisi olabilir.
Bir de şey var, Almanya'da bir kurum yarışma gibi bir şey düzenlemiş ve bir dildeki en güzel kelimenin Yakamoz olabileceğine karar vermiş. Şehirefsanesi olsa gerek. Yakamoz'un kendisi güzel ama bence kelimenin kendisi güzel değil. İkinci kalite ürün gibi, kendinden büyük olan kurumu alt etmek amacıyla doğrudan Yakıya benzeyen bir isim konmuş. Nasıl ki SUNNY varsa SONY'ye benzeyen ama şimdi resmen dünya devi olan, aynı şekilde bu da öyle. Ayrıca bir de SQNY var o çok ayrı bir konu ondan sonra bahsederim bir gün. Ayrıca SQNY cep radyosu görürseniz mutlaka edinin. O plastiğin nasıl her hangi bir yere konulamayacağını, nasıl enerji emdiğini anlarsınız. Yemin ediyorum yaşama isteği kalmıyor insanın içinde.

Aslında ismini tanımlayan malzemelere hastayım, mesela CamSil'in ismi seçilirken ki Genel Kurul Toplantısını hayal edebiliyor musunuz?(Hah mesela Hayal Arapça ama Yakamozdan daha güzel.)

"Evet arkadaşlar bu ürünü 25 yıllık çabalarımız sonucu geliştirdik ne isim koyalım?"
"Bence Glasex olsun."(Bunu küçük yöneticilerden biri söylüyor, yurtdışında 6 ay kalıp ingilizce öğrenmeye kalkışmış. Sadece Taksi çağırmayı bir de İngilizce küfürleri biliyor.)(Glasex iyiymiş yalnız, Camsil üretirsem rakip isim olarak koyulabilir.)
Şirketin sahibi tabii hayatının 33 yılını kıraathanede geçirdiği için apış arasını kaşıyarak son noktayı koyuyor: "Kardeşim, bu sıvı cam silmiyor mu, siliyor.Spççkk(dişlerin arasında bir şey temizleme efekti) Adı da CamSil olacak bu kadar."

Bu gece yatmadan önce Tuncay Özkan'ın Penelope Cruz'la film çektiğini düşünün. Ben tam şu saniye düşünerek günlük stresimden uzaklaştım. Müzikleri de Fazıl Say yapsın mesela. Nasıl bir şey olur acaba? Sanırım Terminatör gibi bir şey olurdu. Çünkü sürekli bir korku ve baskı seziyorum Tuncay'da. Gömleğinin altından terli fanilası gözüken Gri takımlı Tuncay, Penelope'yi kurtarmak için Kanaltürk binasının üstüne düşer, fakat bu yükseklikten düşünce zarar görmesi gereken Tuncay'ın cebindeki Dia mendil paketleri yavaşlatarak düşüşünü yumuşatır. Böyle devamını siz yazın artık. Bir yazıda Tuncay Özkan'la Pedro Almadovar'ı aynı anda kullandığım için kendimi kötü hissediyorum inkar etmeyeceğim.

P.S: Şöyle bir şey var yalnız, diyaloglu şaka yazmışım yukarı. Camsille ilgili olan. Kendimi o kadar kötü hissettim ki okuduğum zaman, Hürriyet'in köşe yazarlarına yakışan bir hareket! Geçenlerde Ahmet Türk'le Erdoğan'ın görüşmesinde buna benzeyen bir rezalet yaşanmıştı. Hele şive taklidini yazıda yaptırmak kadar rezil çok az şey gördüm hayatımda, belki Kibariye'nin gülümsemesi olabilir.
Bir tane daha bu yazıyla ilgili sıkıntımı ekliyorum bir haftadan sonra. Yukarıda Louis Armstrong yazmışım, fakat o sırada tamamen İsmail Türüt'ü unutmuşum, o yüzden Louis'i yazdım. Yoksa artistlik yapmam okura. Bilindiği gibi Queensland'de yapılan terleme yarışmasına İsmail Türüt gidemese de ter bezlerini kargoyla yolladı ve birincilik madalyasını ter bezleriyle beraber ona geri yolladılar. Yarışmadan kazandığı paranın büyük bir kısmını Selpak'ın Ar-Ge bölümüne bağışladı.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 MONTEYN