2 Mart 2011 Çarşamba

James Brown'ın Ölümü Üzerine


James Brown 2006'da ölmüş! Bana hala dün gibi geliyor, 5 yıl olmuş lan! Eğer tekrar genç olsaydım, daha çok hata yapar, daha çok şey yapardım, ama şimdi 85'imdeyim ve biliyorum, ölüyorum. Oh bu Borges'e mal edilen şiiri de aradan çıkarmış olduk böylece. Efendim, Cemil Meriç(Fevziye ben galiba kör oldum), Henri Michaux(Garip, ben bu adamı da kör biliyordum, hiçbir yerde bulamadım.), Borges, ve Aldous Huxley fikrimce, otursalar çok güzel sohbet ederler, ardından da okey oynarlardı. Yaşarken karşılaşamadılar, hepsi hayatlarının bir döneminde kör oldu(Henri Michaux'dan kuşkulandım onu saymayabilirsiniz.) ancak Aldous Huxley'ninki gidip geliyor tam değil onunki. Zaten apçı o, gönül gözü açılmış da Algının Kapıları'nı yazmış. Bi ara LSD İşte bunlar ölüyor, kaybolan değerlerimiz yani. Ne bileyim, yine bir fikir belirtemedim bu konu hakkında. Lan ben bu adamları seviyorum, Cemil Meriç'i ise seviyor muyum acıyor muyum anlayamıyorum gerçekten. Bazı yazılarını okurken kahır olup, "Al Cemilciğim paltom senin olsun, param senin olsun zaten Mahmut Hoca'nın da dediği gibi okul dört duvar arasında bir yer değildir, hadi çocuklar taşıyalım Özel Çamlıca Lisesi'ni ormana!" diyesim geliyor. Neyse Cemal konumuz milli piyangoydu sen getirdin karadeniz akdenize, geri dönüyorum.

Efendim, ex-drummer diye bir film var(aynı zamanda romanı da var), orada bohem bir yazara üniversiteli bir kız sanıyorum ki "Kral Leopold öldüğü zaman ne yapıyordun?" gibi bir soru soruyor, adam hatırlayamıyor sonradan hatırlıyor falan filan, işte ben de James Brown'ın öldüğü gün ne yaptığımı zerre hatırlamıyorum. Halbuki 2003 yılında albümünün çıkmasından iki hafta önce Gökhan Özen'in jetskiyle denizde mahsur kaldığını ve nerede olduğumu çok net hatırlıyorum aynı zamanda en uzun süren mastürbasyon orucumu 28 günle o gün bozmuştum, o yüzden hatırlıyor da olabilirim. Hayır Gökhan Özen'i falan düşünmedim lütfen saçmalamayın, çoğalan hasretim azalan umut, kaybolan bir ömrün yamacındayım adeta. Ayrıca tam ISIS dinlerken aniden Gökhan Özen dinlemeye başlayınca sarhoşluk sabahlarında ağzınızdan geçmeyen tat olur ya, işte tam olarak onun beyinde gerçekleşeni oluyor tam şu an bunu deneyimledim. Bilmem siz de karşılaşmış mıydınız ancak, tam o dönemler çok garip bir şekilde "Aslında Gökhan Özen sevmeyeceğini tahmin ettiğiniz ama Gökhan Özen hayranı olanı kız" fenomenine rastlanıyordu. Yani bilmiyorum siz rastladınız mı ancak ben şöyle kaba bir hesapla 3 ya da 4 tanesine rastlamıştım. Ha bu arada ISIS dinlemeyen varsa da, bana mail atsın onunla iki dakika bir şey konuşacağım.
-Arkadaşım bir saniye gelir misin? Sen İrem'e asılıyormuşsun?
-Yok abi öyle bir şey...
-Konuşma lan! Senin ağzını yüzünü sikerim! Drşkk drufff" diyeceğim. Efendim ben bu dayaklardan hiç yemedim ancak genellikle atılan dayaklar benim gözlemlediğim kadarıyla İrem,Ezgi,Çağla ve Merve'lerin yakınları tarafından atıldı. Neden bilmiyorum, en çok bunların sevgilileri abileri kavgaya girmeye yatkın oluyor demek ki. Ayrıca bildiğiniz gibi Kayıp Zamanın İzinde 2 olarak yazmaya devam ettiğim kitabımın adını da "Arkadaşım Bir Saniye Gelir Misin?" olarak değiştirip okurların yüreğine korkuyla karışık merak salma kararı aldım. Umarım New York Times book Review'den "Karnınıza bir yumruk gibi kitap!"(kötü şakalar oluyor arada) ve The Guardian'dan da "Hey dostum bilirsin ya biraz eğleniyorduk ha" gibi yorumlar almam. Bu yazımı James Brown'ın Gedappa Geliyora şarkısının anısına yazdım. Güzel bir şarkıyla da bitireyim. Gidip Rocky IV ve Rambo'yu izleyeceğim.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 MONTEYN