"John, Paul, George & Ringo isimli bir tişört gördüm geçenlerde. Elemanların isimleri Helvetica fontuyla yazılıydı,altında da yorum olarak "En kısa pop masalı" yazıyordu. Hayatımda gördüğüm en güzel tasarlanmış aptal esprili olmayan yazılı tişört diyebilirim. (Hatta buldum ve de yukarı koydum.)
The Beatles hakkında herkes bir şeyler söyler, dinler vesaire. Banane! Şimdi diyeceklerimi dinleyin. Bu dört insanevladı -ki kendilerine son zamanlarda "Fab four" demek adet oldu- gruplarını kurdukları zaman "şalala şalala aşkımsın şalala" şarkıları yapan insanlardı. İyiydi ya da kötüydü diye haklarında yorum yapmak benim hakkım değil. Sadece ilk dönemlerinde yaptıkları şarkıların genelinde bu havanın estiğini söylemek istedim. Grup kurulduğu zaman, isyankar deri montlu gençlik topluluğu gibi dursa da, hepimizin bildiği saç kesimleri ve takım elbise dönemleri ilk albümün çıkmasıyla beraber kendi imzaları haline gelir. Ama bir noktada tüm dünya pop müziğinin değişmesine sebep olan açılımı Rubber Soul'la başlatarak yapar ve Revolver, ardından da Sgt. Peppers'ı yayınlarlar.
En önemli konuyu atlamayacağım tabii ki, çünkü Sgt. Peppers uzun süre hazırlanıp yayınlanmış bir albüm, halbuki onun arka planında dev gibi bir Revolver yatmakta. Sgt.Peppers'ın kapağı ne kadar rengarenkse, Revolver tamamen siyah-beyaz bir kapaktan oluşur. Bu sonradan değineceğim birbirlerinin karşıtı olması durumuna zemin hazırlayan bir etken. Peki Revolver'ı benim için şimdiye kadar dinlediğim en iyi albüm haline getiren özelliği ne? En önemlisi, ondan önce yapılmış herhangi bir albüme benzemiyordu. George'un hint felsefesiyle uğraşması sonucu albüme sitarlı "Love you to" giriyor, bunun yanında benzer müzik yapısına sahip olan ve aynı zamanda müzik tarihinde ilk sample kullanılan "Tomorrow Never Knows"da albümün müziksel bütünlüğünü sonlandırıyordu. Tomorrow Never Knows'u ilk dinlediğimde, 66 yılında böyle bir şarkının yapıldığına inanamıştım. Kırmızı, kalitesiz suntadan IKEA bir koltukta yatıyor ve ilk Revolver dinleyişimi gerçekleştirirken, sonlara doğru mayışmış kendimden geçmiş, ama Tomorrow Never Knows'la beraber uykum kaçmıştı. Bunun yanında diğer şarkılar da -mesela Eleanor Rigby ve Yellow Submarine de bu albümde- çok farklı tatlar bırakıyor. Zaten benim gözümde Tomorrow Never Knows ve Strawberry Fields Forever'ın üstüne yapılabilmiş çok az şarkı vardır. Peki Rubber Soul ve ardından gelen Revolver'la gerçekleşen bu müziksel devrimin sebebine bakarsak nereye varıyoruz?
Hiç kimsenin şaşırmayacağı şekilde, tamamen LSD, Asit üzerine kurulmuş bir kafayla yazılmış albümler. Zaten zihni pide gibi olmayan herhangi bir insanın bu şekilde şarkı yazabilecek kapasiteye sahip olduğuna inanmıyorum. Öyle olsaydı Noel Gallagher kokaini bıraktıktan sonra Oasis tamamen çöküşe geçmezdi, ya da ne biliyim mesela Christian Rock falan yeryüzündeki en iyi müzik olurdu. Ya da Coldplay dünyanın en büyük grubu olurdu vesaire. Bu arada, bunların sadece benim yorumum olduğunu düşünmeyin, zira Paul McCartney'yle, 86 yılında yapılan bir röportajda "They were all drugs" dediğini de söyleyeyim ki, benim uydurmadığımı anlayın. Ayrıca bu dört temiz genci, asitle tanıştıran insanoğlunun Bob Dylan olduğunu söylemesem de çatlarım. Bir otele toplayıp hepsinin "I'm flying, I can see my body" muhabbetleri çekmesine sebep olan insanoğlu tabii ki Dylan. Bu arada Lennon her zaman Dylan'a özenen ama sosyo ekonomik geçmişi onunla kesişmediği için her zaman bir burjuva çocuğu kalıp Dylan'ı kıskanan bir mal. Neyse bunları geçelim. Bu olayları zaten herhangi bir kitapta da bulabilirsiniz, şimdi orijinal düşünceye gelmek gerekiyor sanırım...
I'm only sleeping ve A Day in the Life hakkında bir şeyler düşündüm geçenlerde. Revolver, müziksel bağlantı olarak benim gözümde Sgt.Peppers'dan kesinlikle daha sağlam bir konsept üzerine oturmuştur. İşte, Sgt.Peppers'da insanları başka bir grup sanrısına sokmakmış, sonunda da Sgt.Peppers(reprise)la bu olay bitiyormuş vesaire, sonuç olarak Revolver'ın yarattığı ardı ardına gelen şarkıların yarattığı bütünlük ambiyansını tutturamıyor.
İki albümü de dinleyen her insanoğlu Revolver'ın ne kadar Çikolatalı Gofrete benzediğini ama Sgt.Peppers'ın Lay's Classic'e benzediğini anlayabilir. Bu ikili albüm birbirlerinden bir yıl farkla yaratılmış olsalar dahi, tamamen birbirlerine karşıtlık oluştururlar. Revolver sinsi bir yol üzerinden gider size bir bütün olarak bakıldığında (hah yıllardır şimdi gelecek olan kelimeyi kullanmayı bekliyordum) umarsızca yaratılmış hissi verebilir, ama Sgt.Peppers açıkça "ahaha ben ilk planlanmış konsept müzik albümüyüm" der. Revolver tamamen bir müzik türleri karışımıdır; Sgt.Peppers daha çok Rock ağırlıklı çekici bir albümdür.(Within you, Without you hariç, ki o da George'un Hint bestesi yine) . İşte bu yüzden burada, birbirleriyle yakın temaları işleyen Revolver'dan I'm only Sleeping ve Sgt.Peppers'dan "A Day in the Life"ı karşılaştırmak istiyorum.
Benim görüşüme göre A Day in the Life, I'm only Sleeping'in antitezidir.
Öncelikle ilk şarkımızın sözlerine bakalım:
When I wake up early in the morning
Lift my head, I'm still yawning
When I'm in the middle of a dream
Stay in bed, float up stream (float up stream)
Please, don't wake me, no, don't shake me
Leave me where I am - I'm only sleeping
Everybody seems to think I'm lazy
I don't mind, I think they're crazy
Running everywhere at such a speed
Till they find there's no need (there's no need)
Please, don't spoil my day, I'm miles away
And after all I'm only sleeping
Keeping an eye on the world going by my window
Taking my time
Lying there and staring at the ceiling
Waiting for a sleepy feeling...
Please, don't spoil my day, I'm miles away
And after all I'm only sleeping
Keeping an eye on the world going by my window
Taking my time
When I wake up early in the morning
Lift my head, I'm still yawning
When I'm in the middle of a dream
Stay in bed, float up stream (float up stream)
Please, don't wake me, no, don't shake me
Leave me where I am - I'm only sleeping.
Şarkı tamamen uykulu bir hisle başlayıp tamamen o hisle gider, aynı zamanda John "I'm still yawning"(Hala esniyorum ya hu!) diyerek, girişten bizi yumuşak bir moda sokuyor, ardından da ses tonundan sürekli bir uyku halinde, kalkamama halinde olduğunu anlıyoruz. Yatakta kalmakta o kadar ısrarlı ki, dışarıdaki dünyaya baktığı zaman onun için bir zaman kaybı olduğuna inanıyor. Arkadaş kesinlikle uyanmak istemiyor, ve şarkının tamamı aynı uyku modunda devam ediyor, zaten bittiğinde biz de daha fazla ayakta kalmadan hala soğumamış sabah yatağına geri dönme hırsıyla yanıp tutuşuyoruz. Adam "Please, don't spoil my day, I'm miles away, and after all I'm only sleeping"(Günümü batırma zati şurda iki dakkalık uykum var, bırak uyuyayım) diyor. Yani bizim burda anlatıcımız zaten uyku modunda ve oradan kurtulmak istemiyor.
Peki, Sgt.Peppers'ı kapayan A Day in The Life'a geldiğimizde ne görüyoruz? İlk olarak o da bizi tuzağa düşürecekmiş gibi sözleriyle sadece kalkıp iki dolaşıp bir gazete okuyup sonra tekrar yatağa dönmüş hissini veriyor. Hele o müzik, resmen I'm Only Sleeping'e gönderme yapıp küçük gezintilerle uykulu hissini hatırlatıyor. Özellikle John'un sesi bilerek boğulmuş ki o havaya devam edebilelim. Ama devamında ne oluyor? "He blews his mind out in a car" diyerek bizi aniden uykudan uyandırmaya davet ediyor. Aslında Paul'un ses tonu klasik Beatles aşk şarkısı durumundan çıkmış, artık John'un bulanıklığı çıkmış olsa da melodiler hala bizi I'm only sleeping moduna çekmekte kararlı. Fakat işte, A Day in the Life'ın en çok yüceltilmesine sebep olan yer, "Woke up, got out of bed, Dragged a comb across my hair" diyerek başladığı ve ondan önceki gürültülü kısmı. Orada giren ve şarkı bitene kadar devam eden Londra Senfoni Orkestrasıyla beraber mecburen uyanmak zorunda kalıyorsunuz ve şarkıyla beraber güne dahil oluyorsunuz. Halbuki, I'm only Sleeping bizi hiçbir zaman sıcak yatağımızdan, renkli renksiz rüyalarımızdan çıkarmayan bir yapıya sahip. Sonlara doğru A Day in the Life'da coşan Piyano partisyonları ve ardından gelen orkestra sizi tamamen uyandırıyor. Özellikle bittiğinde, döngüye alınan sözler(bittiğinde takılmış plak olarak aynı lafı sürekli tekrar edecek şekilde tekrarlanıyor bu, gerçek kayıtta) sizin son saniyelerde bile I'm only Sleeping'deki rüyadan uyanmak zorunda olduğunuzu belirtecek şekilde kulaklarınızın içine sokuluyor. Bu arada son o tekrar bölümüne gelmeden önce köpek düdüğü de çalındığını belirtmek isterim. Adamlar "Sen uyandın, çevrendeki itler de uyansın." diyor resmen.
İşte böyle, kimseye yararı olmayan bir yazının daha sonuna geldik. Benim gözümde I'm only Sleeping Karamelli dondurmayken, A Day in the Life sizi uykudan uyandıran Vişneli dondurmadır.
Saygılar.
(Sövücem, sövemiyorum. I'm only Sleeping, sadece Youtube ve Daily Motion üzerinde olduğu için buraya A day in the life'ı gömebiliyorum sadece. Şimdi, bir yerden I'm only sleeping'i bulup dinleyin mi demeliyim ben? Youtube'u ve Daily Motion'ı kapatanlara iki site birden girsin. Çok sinirlendim. Allah belanızı versin.)
The Beatles - A Day In The Life
The Beatles - A Day In The Life
Buyrun I'm only Sleeping
0 yorum:
Yorum Gönder