16 Ocak 2010 Cumartesi

Histoire de Melody Nelson Üzerine


Vatandaşım Serge Gainsbourg, 60'ların, 70'lerin French Pop olayının en büyük isimlerinden biri. Bugünlerde, satış listelerine baktığımız zaman Fransa'da çok rezil sonuçlarla karşılaşıyoruz genellikle, en azından D&R bültenlerindeki "Bu haftanın en çok satan 10 yabancı albümü"bültenleri kadar rezil. Türkiye'de de mesela 10 yabancı albümden 8'i "Televole 4", "Summer Hits 97" ayarında şeyler oluyor. Belki toplama albüme abanılmıyor Fransa'da, ama İngiltere listelerine bakınca, "Hey yavrum Ada kültürünüzü yiyim sizin be!!" diyesi geliyor insanın. Bir de tabii, Dünya'daki tekno müzik olayının bir şekilde alttan alttan kontrol edenler bu abilerimiz, bir de Benelux civarlarından çıkan insanlar olduğu için listelere çoklukla elektronik müzik giriyor, ama onları kötülemiyorum, onlar dışındaki insanlardan bahsediyorum.

Tabii, bu French Pop ayaklarını insan sevmezse hiç sevmiyor, karakteristik bir soğukluğu oluyor. Ancak Serge Ağa'mın Histoire de Melody Nelson gibi bir albümü var ki, Pitchfork gibi,"Eğer bir grup Radiohead değilse ve bu grubun albümü 14'ten fazla satıyorsa çok kötüdür. Sadece pitchfork yazarları dinleyebileceği kadar avant-garde olmalı." gibi puanlama kriteri olan bir kurumdan bile 1o nümero puan almışsa bu albüm boru değildir demek ki.

Size albümün süresini söyleyeyim, 27 dakika 57 saniye!! Yani bir kere dinleyip beğenmeseniz bile çok şey kaybetmiş olmayacaksınız. Albümün yazım sürecinde de olan olay da -genellikle olduğu gibi- Serge'in cinsel muhabbetleri. Vay efendim, Rolls Royce'umla giderken 15 yaşında bir kızla tanıştık sonra onunla biraz bir efffeeerimiz oldu, başka durumlar oldu. Arada kendisi konuşuyor, troubadour'luk giriyor işin içine. Güzel albüm yani dinleyin.

Şarkıcının sahnedeki duruşu çok önemli. İzleyiciye hitap ederken ezilip büzülmemesi, yavşaklık yapmaması, ya da biraz da olsa sahteliğe kaçmaması. Mesela Bono denen şuursuz hakkında burada konuşmam bile, onun yerine lise'de ilk tiyatro provasına gidip rolünü yapamayan arkadaşlardan birini koymayı tercih ederim. Fakat izlediğim videolarda sahnede en delikanlı duran, hatta "Adam gibi dinlemezseniz, ağzınızı yüzünüzü sikerim ulan sizin." duruşu olan Serge Gainsbourg, Frank Zappa, bir de Morrissey var. Mikrofonu enstrüman gibi tutuyorlar, yürüyüşleriyle sahneyi tamamen kaplıyorlar.

Yahu albümün kapağına bakınca aklıma hep, kolluklar, can simitleri, şnorkel geliyor nedense onu anlayamadım yalnız.

Bu arada efendim Ferit Edgü şöyle diyor:
"Rimbaud'nun ünlü sözü:
"Je est un autre."

Nasıl çevirmeli?
Rimbaud, "Ben başkasıyım." demiyor,
"Ben bir başkasıdır." diyor.
Burdaki ben, Rimbaud'nun kendisi değil.

Ben, sizin bildiğiniz ben değilim.
Bende bir başkası var.
Ama her başkasında bir ben yok.
Rimbaud'nun sözü, sanırım, en az
sözcükle dile getirilmiş has sanatçının tarifi."

Tabii vay babayın kemiğine diyorum ve hiçbir yorum yapmıyorum. Yazı da çok kuru oldu yalnız şimdi fark ettim. Olsun Ferit Edgü'nün yazdığı güzel en azından. Albümü de dinleyin ya.

P.S: Bu da bir arkadaşımın lafı: "Koskoca Papa olmuşsun, hala Tanrı'ya inanıyorsun. Papa bence Tanrı'ya inanamaz. Papa ulan!! Koca Papa be!" İşte bu yüzden bu ülkeden bir Ferit Edgü daha çıkmıyor. Hep Amerika'nın ve Yahudi Lobisinin oyunları bunlar. Ha unutmadan bir de Masonlar falan filan.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 MONTEYN