Fransız Sineması'nın çok güzel Yeni Dalga filmlerinden birini izledim dün. Bu tip filmlerden uzak durmama sebep olan tek şey, gelişme dönemimde CNBC-e'nin, bir Macar yönetmenin, dedesinin 63 yaş sonrası oluşan depresif yönlerini, bir yaprağınkiyle karşılaştırdığı yaklaşık dört buçuk saatlik filmler yayınlaması olmuştu.
Yeni Dalga'ya karşı da aslında ön yargıyla yaklaşmaktan ziyade, bir ürkeklik vardı içimde. Şimdi Goddard'ın ya da Truffaut'nun filmlerini hiç izlemediğinizi ve ilk kez isimlerini duyduğunuzu düşünün...
İkisinin de isminin, karikatürlerdeki sıçma efekti gibi durmasının yanında, sizin oldu mu bilmiyorum ama, ortaokuldaki ruh hastası Sosyal Bilgiler öğretmeniymiş gibi geliyor ikisi de bana. Çok detay soru soran mesela, ya da tuzaklı sorular hazırlayan insanlarmış gibi hissediyorum.
Sonra, film başladı.
Burada filmin Brechtyen yanlarını saymak istemiyorum, zira zaten yarım yamalak bilgim var hakkında. Jean-Paul Belmondo her göründüğünde ciğerlerimizi parçalıyor. Yalnız, anlayamadığım konu, Pimaş Boru kalınlığında sigaraları nasıl içtiği. Sanırım, ağzında olmadığı çok az sahne var zaten. Ayrıca Belmondo Selamı diye adlandırılan, baş parmağı dudak üzerinde gezdirme hareketini lütfen ayna karşısında önce deneyin, ondan sonra sokakta yapmaya kalkışın. Ben denedim, sanki salçalı ekmek yemişim ve artık salçaları suratımdan temizlemeye çalışıyormuşum gibi duruyor. Ondan sonra da aklıma, suratı kakolu dondurmayla bulanmış çocuklar geldi, bu yüzden Belmondo Selamı'nın herkese yakışmadığını söylemek isterim siz dostlara. (Jean-Paul Belmondo'nun doğuştan solaryuma girmiş bir tipi mi var, yoksa o sıralar yanarak mı bu rengi tutturuyor anlayamıyorum hala.)
Bir de Jean Seberg var, filmde oynayan abla. Kendisini 79 yılında, daha yeni 40 yaşına girmişken kaybetmişiz. Allah sevdiği kullarını yanına erken alırmış diyebiliyorum kendisi için. Kadraja her girdiğinde insanlığımdan utandım. Hele sonlara doğru, kafiyeli bir Fransızca konuşması var ki, geri sarıp üç kere izlemek zorunda kaldım. Gökten düşmüş bir melek kendisi derdim, ancak Fallen Angel ayarında Speed Metal şarkı ismi akıllara gelebileceği için vazgeçiyorum bundan. Yahu, Madame Tussauds'da heykeli bulunası bir insan. Ya da bulunmasın, öyle rezil balmumu heykeller var ki!! Conan O'Brien bir ara Tom Cruise'la Fonzie'ninkini satın alıp, Psycho'nun çekildiği eve götürmüştü, o noktadaydılar.
Film akıyor, zaten yaklaşık bir buçuk saat uzunluğunda. Her sahnesinde, insanı 60'da Paris sokaklarında, ihanet, tutku, ve aşka sürüklüyor, diyorum. O kadar, liseli veya üniversiteli zerre sinema eleştiri bilgisi olmayan insan cümlesi kuruyorum burada. Ayrıca, film Goddard'ın ancak, senaryonun özü de Truffaut'ya ait. Clash of the Titans ulan!!!
0 yorum:
Yorum Gönder