5 Nisan 2009 Pazar

Bulantı üzerine değil



"Varlığım ciddi ciddi beni şaşırtmaya başlıyordu.
Ben yalnızca bir görüntü değil miydim yani?
"Bak hele, asker asıl benim!" dedim birden kendi kendime.
Yalanım yok, bu sözüm güldürdü beni. "

Bu alıntı Bulantı'dan. Okuyalı iki ay oldu sanırım. Kitapta aramaya kalkıştım, tabii ki kendi başıma cümlenin bulunduğu sayfayı tespit etmem mümkün değldi. Sonra Bulantı'nın online metnini bulunca, ctrl+f yapıp asker geçen bütün cümleleri okumak zorunda kaldım.

Bulantı,insanı zaten yavaş okumaya iten bir kitap, ya da belki öyle değildir bilmiyorum. Ama ben 1 ayda, elime aldığımda üç beş sayfa okuyup ancak bitirebilmiştim. İşin kötü yanı, kitap sıkıcı da değil. İlkokula giderken "Korkak Kahraman" diye bi kitabım vardı, ne zaman okumaya kalkışsam mutlaka sızıyodum. Aslında onun üstüne çay dökülmüştü, kuruyunca çaydaki şeker sayfalarla kimyasal bi reaksiyona(valla tdk'nın sitesinden baktım "reaksiyon" şeklinde yazıldığından emin olmanın gururu içerisindeyim) girip, laktik asit üretmiş, tabiî ki sobanın bulunduğu oda 60 derece, diğer odalarda yaklaşık -27 derece olduğu için, sürekli sobalı odada bulunmak durumunda olan ben, muhtemelen o laktik asit buharını genizlere yiyip sızmaya başlamış olabilirim. Yani en mantıklı açıklaması bu bence. Hem bilimsel, hem komik gibi ama aynı zamanda içinde "soba" kelimesi geçtiği için boynu büküklüğümü "Avenue des Champs-Élysées"de geçirdiğim metal bidonda yakılan odun başında evsizlerin ısınması zamanlarımı hatırlattı. (Bu arada metal bidonda odun yakmaktan A Takımı ve Savaş Ay'ın yediği ekmeği de kimse yememiştir. Savaş Ay öyle bir insan ki, adam bi şapkasından bi de şu önündeki metal bidondan yaz kış demeden vazgeçmedi. "Helal olsun Savaş Abi" diyebiliyorum bu ilkeli davranışlarına bir saygı gösterisi, efendime söyleyeyim bir tribüyut, bir sevgi hezeyanı olarak)

Neyse, sanırım Bulantı, bu sızma durumunun yenilenmiş sürümünü bünyeye zerk etti, "Okumaya kalkışıp beynin tam o saniyelerde bitmesi". Her okumaya kalkıştığımda, maytap gibi yanıp ptısphf efektiyle kararıp küle dönüyodu beynim. Kitap bitti, incelemesini de yapıcak değilim, alıntı yaptığım bölüm beni çok etkilemişti. Ama tabii bu tip ucuz bloglarda anlatılacak şeyler değil bunlar. Şatomda Monteyn Denemeler 2'yi yazıyorum. Metal Fırtına serisi gibi olmayacak benim yazdığım kitaplar, ikincisi de aynı kalitede olmalı diye şuralarda sürünüyorum.


"I was riding on the mayflower
when i thought I spied some land
ehihehe tekrar tekrar" demek istiyorum.
(Bu, çok gizli mesajı çözen 6.kişiye iki adet Şok marka bulaşık süngeri hediye. Neden 6? Çünkü, ceptelefonu tuştakımlarında Monteyn'in M'si 6'da. Peki bu blog'u okuyan 6 kişi var mı? Hiç sanmıyorum.)

PS: Savaş Abi fotoda nasıl bakmış ama, kesin yine tinerci, tecavüzcü, mağdur, molla, travesti, uhu çeken,6 aylıkken tuz ruhu içtiği için göbeğiğnden beslenmek zorunda kalan(ki bu bölümü unutamıyorum, "best of a takımı" dvd'si olsa kesin koyardım bu bölümü), damardan koluna koka kola aşılayan, kolonya içen, uç insanlardan birine laf yetiştiriyor.
Ah Savaş Abi, mahvettin kendini tinercilerle balicilerle.
Bu arada Sartre, beni affet. Başka bir zaman gönlünü alıcam senin.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 MONTEYN