Birçok normal insan gibi çocukları hiç sevmem. Halktan biriyim imajı vermek için değil, sadece doğal olanın bu olduğunu belirtmek için "normal insan" dedim. Bana kalırsa anne ve babaları hariç zaten çocukları kimse sevmemeli, çocuklar buna haiz olmamalıdırlar. Neyse bu konuyu tartışmaya değer bile görmüyorum, aklı başında herkes beni onaylayacaktır.
Hayatımın bir döneminde çok burnum sürttü, pazarda limon sattım, dev arabalarda plastik fruko şişeleri topladım falan. Yükseliş dönemime geçerken bir dönem bakkal da işlettim. Bakallık genel olarak ferah bir meslek psikolojik olarak yıpratması haricinde. Uzun dönemli emek sürecinde(6 aydan uzun sürelerde sabah 7 akşam 10 çalışma aralığıdan bahsediyorum) bir süre sonra çikolatalı gofretlerle yakın bir bağ kuruyorsun, sırf bu sebepten "hayır ben tüccar değilim!! eğitimciyim!!" diyerek bakkalı kapatıp maddesel arzularını kavunla gerçekleştiren birçok bakkal olduğunu bizzat biliyorum.
Fakat, bu ortamın ne yazık ki en kötü yanı çocuklar. İnsan bildiğiniz gibi ampirik zekaya sahip, deneyimlerden bir şeyler öğrenebiliyor, eli sobaya değip yanarsa dokunmuyor, meyveli sabunlarının tadı da meyveli sanıp yalamaya kalkışırsa ağzı köpürdüğü için bir süre sonra bunları yapmamaya başlıyor. Ne yazık ki çocuklar insan değiller, çocukluk zamanla geçen bir hastalık gibi. Ne "ne hoştu, biz büyüdük ve kirlendi dünya." ne de "off çocukken toprak yerdik lan" gibi bir durum var, hiç güzel değil. Üstüne üstlük kurtulmak için bedelini çok ağır bir şekilde ödediğiniz ergenlik döneminden geçtiğiniz bir felaket. Ben açıkçası söyleyeyim sizin de çocuğunuz varsa sizin çocuğunuzu da hiç sevmiyorum, otobüste yanyana geldiğimiz zaman siz elinden tutarken çocuğunuza somurtarak bakıyorum ve ayağımla itiyorum. Neyse bakkala dönersek mesela bir tane kız çocuğu vardı kendisini 4 yaşından beri tanıyordum, 8 yaşına kadar hemen hemen günaşırı gelip (sizin para biriminizi kullanayım) 5 kuruşa ne olur diye soruyordu. Evet 5 kuruşa hiçbir şey olmaz, fakat ya Beckett'ten feyz alıp "Hep denedin hep yenildin, yine dene yine yenil." sistemini benimsiyor ya da hakikatten ampirik zeka yoksunu olduğundan ötürü bunu öğrenmesi mümkün olmuyor. Her gün ısrarla bunu sormasına anlam veremiyorum, paradan para kazanbilirken(temel bankacılık yetisi) iki gün sonra 10 kuruşla gelip sakız alırken, neden 4 yıl boyunca hiç şaşmadan bunu sormaya devam etti. Bildiğiniz gibi dostum Camus'ye göre asıl ümitlerimiz varsa buna ulaşamama düşüncesiyle intihara kalkışırız, yani "artık kaybedecek hiçbir şeyim yok:( intihar edeceğim" gibi bir salaklığa girmemiz muhtemelen ilgi çekmeye çalışan bir embesil olduğumuzu ortaya çıkarır falan filan. Neyse, işte bu kız çocuğu ümidinin sürekkli kırılmasına rağmen ısrarla intihar etmeyerek ne yalan söyleyeyim gözlerimi doldurmuştu biraz. Kendisini ilk defa böylece 20 yıl önceki merdaneli çamaşır makinalarında kullanılan çamaşır sopalarıyla vurarak kovmadım 4üncü yılın ortalarına doğru.
Orada burada okursunuz kapitalizm açmazda, yarrağı yedi falan diye. Bugün kapitalizmin en büyük açmazı çocuk işçileri doğrudüzgün çalıştıramaması durumudur. İş gücüne en azından 7 yaşında girerek 7 yıllık bir kayıp ve bağımlılık, kaynakların boşuna harcanması durumu vardır, bunun bir de üniversiteye kadar okuyanları ve Özgür Bolat gibi ömrünü öğrenciliğe vakfedenleri var ki işte asıl bugün bu sistemin yapması gereken en önemli şey çocuklara besi tavuklarını büyüten bir ilaçtan verilerek en azından 20 yaşlarına getirilerek iş gücüne katması, mesai saatlerini tekrar yükseltmesi ve asgari ücreti en azından dörtte üç oranında düşürmesidir. Bernard Shaw'un sanırım normalde çalışma günlerinin 3 güne indirilmesine dair analizlerini de içeren bir makalesi vardır, Bernard'ı severim çünkü kedileri sever falan fakat bu konuda ne yazık ki ona katılamayacağım, her gün çocukla karşılaşmaktan ve insanların çocuk yapma konusunda hevesli olmasından içim sıkıldı.
Unutmayın çocuk yukarıdaki fotoğrafta her zaman asıl sağda olandır.
P.S: Bernard Shaw değil Bertrand Russell'mış ve günlük çalışma saatlerinin 4'e indirilmesinden bahsediyormuş. İkisini sürekli karıştırdığım için şaşırmadım yine hata yapmama. İnsaniyet olarak değil, isim olarak Tıpkı Henry David Thoreau'yu ömrüm boyunca hatırlayamayacak olmam gibi, sivil itaatsizlik dendiğinde birden adamın adı aklımdan siliniyor iyice zihnim boşalıyor ve dövüş klübü falan aklıma gelmeye başlıyor o anda bırakıyorum her şeyi ve kafamı rahatlatmak için bunu açıyorum:
Masalın nerede bittiğini, hayatın nerede başladığını farkedemiyorum. Bazen, suratıma garip bakıyorlar; o zaman uyanır gibi oluyorum. (Cin Ali ve Berber Fil, 370.sayfa)
1 Ağustos 2012 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 yorum:
hiç bir yazıyı bu kadar desteklemedim galiba.
Zamaninda, cocuklar genelde denyodur diye bir sozunuz var miydi yok muydu?
Yoktu. Bunu Aziz Kedi veya şürekasından birileri söylememiş miydi zamanında?
Yorum Gönder