Aç karnına çalım satar
Çalımına kimler bakar
Akşam olur, abazan yatar
Aman Gogocu Gogocu
Çalımına dayanayım Gogocu
Kiremitten baca olmaz
Şoförlerden koca olmaz
Seveceksen Gogocu sev
Sever sever kalbini kırmaz"
Deli Selim, Gogocular, 1989
Sayın değerli okuyucular, bugün size çok önemli bir müzisyen olan Deli Selim'den bahsedeceğim. Şarkılarını doğru düzgün bulmakta zorlanıyordum ki yeryüzündeki en
gereksiz servislerden biri olan ttnet müzikte buldum. Gadjo Dilo'daki vatandaş nasıl Romanya'ya gidip Nora Luca'yı arayıp, güzel çingene kızıyla tükürüklü falan öpüştüyse, ben de Deli Selim'i Trakya'da 1993 yılında o şekilde buldum. Hatta Tony Gatlif benim hikâyemi çaldı. Bu arada ben hiç oynayamam, ama öyle "ay biz biliyoruz da mı oynuyoruz" dahi denemeyecek kadar oynayamam, ancak bu Deli Selim denen adam yüzünden şu an yazıyı yazamıyorum sayın değerli okuyucular. Son zamanlarda hayvan gibi göbeğim olduğu için, düğünlerde çok içip gecenin bir yarısında çalgı takımını salmayıp 3'e kadar oynayan rakıcı amca göbeğim oldu. Az önce Deli Selim'in Uzunköprü Keşan şarkısını dinlerken de göbek atışımın videosunu çektim. Ancak bu ekssssklûziv videoyu şuraya koysam, 123 kişi olan siz değerli olan okuyucularımın yarısından çoğu malesef bir daha asla şu bûloğu okumaya tenezzül etmeyecektir. Hatta onu geçtim, bûloğum kapattırılabilir bile. Şimdi izledim ve ben de tiksindim cidden. BANA CEKET VERİN! ADNAN ŞENSES CEKETİ İSTİYORUM ULAN!
İnternet bir derya sayın değerli okuyucular, ancak Adnan Şenses'in oynarken pantolonuna soktuğu ceketin sadece bir tane fotoğrafı var. Onu da çok gizli arşivlerden bulabildim. Neyse, efendim bu konuda yazdığım "Deli Selim, Bohemlik ya da Klarnet Teorisi" doktora tezimi Harvard Journal of Law & Technology'nin 1998 Güz dönemi sayısında bulabilirsiniz. Şimdi şöyle bir durum var, Trakya genelinde düğünlerdeki çalgı grupları değişiyor. Mesela ilçeden ilçeye çok değişiyor. Kimi ilçelerde çalgı takımında Cümbüş varken, kimisinde olmuyor. Bana sorsanız "sikerler cümbüşü" derim. Cümbüşü düğünlerde çalan dayı, ortaokul bando takımlarındaki zilci gibi bir şeydir neredeyse, kendinden başka kimseye duyuramaz sesini. Çevrede hayvan gibi klarnet ve davul sesi içinde, cümbüşcü 4 saat boyunca "lingidi lingidi" uğraşıp durur. Benim anlayamadığım konu neden bunu Sunay Akın'ın anılarını anlatması gibi sürekli geniş zamanda yazdığım aslında. Biraz daha toparlanıyorum. Harbiden bu adamlar bütün gece bir yandan piizlenip bir yandan kolları kopana kadar cümbüş çalıyor, ama kendine çalıyor adeta. Bu vesileyle cümbüşçülerin benimsediği "sanat kişiseldir" anlayışından, hepsinin Servet-i Fünun akımına dahil olduğunu var sayarsak yanlış olmaz[1] (Siz de niliyorsunuz ki o [1] aşağıda bir kaynağa dönüşmeyecek, sadece "var sayma" "serveti fünun" falan dediğim için, şartlı refleks olarak kaynak veresim geldi.) Deli Selim 1995 yılında öldü. Bu kadar erken ölmesi gerçekten çok hüzün vericiyken, Babylon ve benzeri mekanlarda falan sirk maymunu gibi çıkartılamamış olmasına çok seviniyorum. Kendi başına travma yaratacak bir durum zaten; mesela diyelim ki rahmetli Deli Selim 1983yılında sünnetimde çaldı, sonra büyüyorum, yuppie gibi bir şey oluyorum, Babylon'a gidiyorum bir bakıyorum sünnetimde çalan adamı dar kot pantolonlu wayfarer'lı insanlar izliyor. E bu Babylon'a giden adamın anası babası zaten sürekli bu yavşağı düğünlere çağırırken Deli Selim'i dinlemeye gitmiyor ezik buluyor da Babylon'da çıkınca mı cacık oluyor? Aga işte, benim adım Frankofon Monteyn, ben bu oyunu bozarım. Kafasını sikeyim böyle insanların, amınakoyduğum dejenereleri. Eminim büyük çoğunluğu Flying Spaghetti Monster'a inanıyordur falan iyice sinirlendim. Ha çok komik amınakoyayım Flying Spaghetti Monster'mış. Madem taşak geçeceksin, adam gibi 30$ öde de Subgenius Kilisesinin bir üyesi ol. Belki aranızda bilmeyen vardır diye hakkında bir link koyayım: Church of the Subgenius
Samimi söylüyorum, Pastafaryan bilmemne yazanlar yüzünden 3 kişiyi çapayla yaraladım. Buyrun bakın.
0 yorum:
Yorum Gönder