13 Kasım 2009 Cuma


"Fazla acıma, acınacak hale gelirsin."
Bir berber dükkanı duvarı atasözü

Epigraf, birkaç yazı önce de gördüğüm kadarıyla yazının esrarını öldürmüyor. İnyorfeys Orhancığım Pamuk ve Adlî, inyorfeys! diyorum. Ya da demiyorum, öncelikle şunu söyleyeyim. Bu sözü yazan Adlî arkadaşımız eğer daha o dönemde "epigraf" kelimesini kullandıysa onu alnından öpmek istiyorum. Gerçi birinin alnından öpmek bana sadece, gerdek gecesinde Yavuz Bingöl'ün kırmızı tüllü zımbırtıyı kaldırıp alnından öptüğü Zerda'yı hatırlatıyor. Sadece Zerda da değil galiba, bir Türk filmi klasiği, ama aklımda Zerda'yla özdeşleşmiş. Ayrıca hayatımın bir döneminde Zerda izledim, hatta Böyle mi Olacaktı'yı da izledim. Vicdanımı rahatlatmak için söyledim bunları. Hatta Böyle mi Olacaktı reklama girerken ATV maymunlu bir reklam şalalası gösteriyordu. (Zerda demişken, buradan Kıraç'ın favorilerine selam çakmayı ihmal etmiyorum tabii ki!)

Hemen güugıl eyleyip, Adlî'nin bir Osmanlı Padişahının mahlası olduğunu, sonra Kara Kitap'ta ona laf giydirmiş gibi görünen Bahtî'nin de yine bir mahlas olduğunu öğrendim. Ancak, bunlar farklı insanlardır belki de, bilmiyorum gadasını aldığım okur. Hem buradaki herhangi bir yazının bir içeriği olmadığı için, Adlî'nin sözüne saygım var. Sonuçta adam Padişah, Topkapı Sarayı'nda görüyoruz hayvan gibi kılıçlar, 7 metrelik kaftanlar falan var. Çok korkuyorum onlardan, gerçekten onun içine sığabilen insanlar mıydı, yoksa "Vezir Bey!! Vezir Bey!!! Benden sonra gelen kuşaklara heybetli görüneyim diye şöyle devasa şeyler üretin de altlarına sıçsınlar!" mı demiştir bilmiyorum.

Diyelim ki, İlber Ortaylı'yla çok yakın bir arkadaşlığınız var, biliyorsunuz kendisi Topkapı Sarayı'nın üst düzey yöneticilerinden biri . Taksim'de içki masasındayken "Sejnn çuokkhz guzall birrrr insanssss kardşim, gell Tokapıdan bir şeyler ayarlayalayalım sssana." diyip Topkapı'nın anahtarlarını masaya koysa. (Bu Topkapı'nın anahtarları çok acaipmiş. Acaba bütün kapıları açan masterkey'yi var mı, yoksa Redkit'teki hapishane gardiyanlarının anahtarları gibi bin tane mi?) Hemen Tünel'den Karaköye inip, oradan da tramvayla Topkapı Sarayına yakın bir yerde inseniz.(Tahminimce İlber çok içtiği için Tünel'de kusacaktır.) İçeri girince İlber'in size hangi eşyayı hediye etmesini isterdiniz? Öncelikle şunu söyleyeyim, Kaşıkçı Elması'nı isteyemezsiniz, satmaya kalkışsanız götünüzden kan alırlar çünkü. Ya da taksanız, Tinerciler acımaz çakıyı saplar. Bu yüzden adam gibi bir şey istemeniz lazım. Şunu söyleyeyim, ben Bağdat Köşkü'nün önündeki altın gibi dalgadan yapılmış kameriyeyi isterim, hemen Evden Eve nakliyat şirketi çağırır, dedemin bağına koydurturum o dalgayı. Ondan sonra paşalar gibi, hatta ne paşası, bildiğin krallar gibi yaşarım hergün orada. Aşağı neyi istediğimi gösteren fotoğrafı, Flash TV habercilik zihniyetiyle kırmızı yuvarlak içine alıp, okla gösterip bir kademe daha atlatıp "burası" yazarak gösterdim.


Ancak, derseniz ki onun taşınması mümkün değil, o zaman kesinlikle tılsımlı kaftanlardan birini isterim. Hastasıyım o tılsımlı kaftanların, hatta piyasaya sürseler giyerim de. Varsın yazıları başka harflerle olsun. Ayrıca görüyoruz ki, "esprili genç tişörtü" modasını başlatanlar da aslında padişahlarmış. Böyle salak yerlere varan zihniyetlere bayıldığımı söylemiş miydim? Bu tip şeyler özellikle Yeni Şafak'ta falan oluyor, köşe yazılarında bulunuyor. "Keman aslında Dördüncü Selim'in icadıdır!" diyip bunu kanıtlamak için deliriyorlar. Yani bunu demiş insan olduğu için değil, şu an aklıma başka şeyler gelmediği için yazdım. Ayrıca doğumgünümde bana tılsımlı kaftan alan kişi en az Kind of Blue'nun 50.yıl özel sürümünü almış kadar sevindirir beni. Bu cümlede çok salak bir caz bilgisi gösterme çabası sezdim, çok yakışıksız bir şey bu. Zaten caz bilgim de yok Miles Davis ve Sun Ra'dan başka, o yüzden yorum olarak laf giydiren olursa çok teşekkür edeceğim. Bütün maddi isteklerimi yensem, bir lokma bir hırka yaşasam,40 yıl çile doldursam bile, tılsımlı kaftanlara olan takıntımı yitiremem galiba.


Bunu gördüğüm an sadece yüce insan ve briyantin şirketlerinin ayakta kalmasının en büyük sebebi, Ayhan Sicimoğlu tepkisi verip: "Hastasıyım!" diyebiliyorum.

P.S: bir önceki yazıyla bu yazının görselleri ard arda gelince çok acaip bir ortam olmuş blog'da, o yüzden buraya alakasız bir şey koymak istiyorum.

P.S2: "Yakışıksız" kelimesi, böyle ne bileyim... Sanki tam olarak 1923 yılından gelme bir kelime gibi. Tam cumhuriyetin ilân edildiği gün üretilmiş bir kelime gibi. Öyle bir anekdot duymuştum, Atatürk annesini görmeye gidiyor, annesi vatan meselesine elini öpmeye yeltenince: "Anaların el öpmesi yakışık almaz! Anaların eli öpülür!" diyor. Sanırım bu yüzden aklımda kalmış. Ama o kelimenin yaygın kullanıldığı dönemde hiçbir kadın naylon külotlu çorap giymiyordu. Çok çabuk kaçan ipek çorap giyiyorlardı bence.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Copyright © 2010 MONTEYN