30 Mart 2011 Çarşamba

Göz Bantları Üzerine

Bugün çocuğumuza sağlık kisvesiyle nasıl işkence yapabileceğimize dair, acı ve büyük haplardan sonra ikinci sırayı paylaşan göz tembelliği için kullanılan göz bantlarından bahsedeceğim. Hatırladığım kadarıyla bir yazar, rüyalarınızı sakın kurguya çevirmeyin diyor bu yüzden dün akşam rüyamda gördüğüm göz bantlı kızdan size bahsetmeyeceğim. Ancak, ilkokula giderken bu eziyeti yaşayan birini tanıdığım için söylüyorum, çocuğumuzu adeta Black Swan'daki gibi yalnız başına yetiştirmek istiyorsak ilk yapacağımız şey bu bantlardan bir adet edinip baharın gelmesiyle beraber sokağa salmak oluyor. Zira Black Swan'ın bir önceki filmi Çirkin Ördek Yavrusu'nda neler olduğunu muhtemelen bir çoğumuz biliyordur. Gerçekten de çirkin olmasının yanı sıra, bir aşama daha atlatıp sevimli gibi durmasına rağmen yazlık beldelere giderken yol üstünde kavun ve dev ördek, kartal, işeyen melek gibi heykelleri aynı anda satan tezgahlar kadar çirkin duran, amblemli bantlardan alınabilir. Bu bantların bu arada McDonalds olanı da var, "eğlenceli çıkartmalar!" gibi görünse de yarayı kamufle etmek yerine badana diye ortaya çıkarıyor. Ayrıca kafama estiği zaman McDonalds'lardaki naylon bebek önlükleriyle yemek yiyorum. Bunu da çok çılgın olduğum için değil gerçekten de mal gibi ketçabı üstüme döktüğüm için yapıyorum. Ya da belki de sisteme karşı ironik bir başkaldırı ha? Kim bilir, ha kim bilir, [bunu Big Lebowski'de barda oturan kovboy şapkalı yabancı gibi söylediğim de göz önünde bulundurulsun lütfen!!!bironeeinsun1!(ayyy 3 dilde yazılan Kraftwerk albümleri gibi oldu yihu) ]

İşte dediğim şey şu yukarıdaki oluyor. Şahsen ben şu an 5'e gitsem önce isim takar sonra da tuvaletine kadar kovalayıp yakalarsam da eteklerini kaldırıp ağlatırdım. Aile terbiyesi almış bir monsieur olmama rağmen sonuç olarak ortama ayak uydurmak amacıyla beşinci sınıftayken millete labaratuvardan çaldığım civaları dağıtmam gibi yine bunu da yapardım malesef. Gün geldi hangimiz beşinci sınıf olmadık ki? Ahh o simit kokulu, eşek sucuğundan yapılmış tostlu günler. Ayrıca Les Diaboliques bizim okulda çekilmişti onu da belirteyim.

Neyse, efenm benim çocuğumun göz tembelliği olsa kendisine Britanya'lı kadim dostlarımın da dediği gibi "badass motherfucker" ya da True Romance'in sonundaki Christian Slater gibi görünmesi için şu göz bandını takarım.
Zaten eğer çocuğum olursa, kendisini korsan yetiştirmek için her şeyi yapacağım. Yeryüzündeki en onurlu mesleği icra edecek, tropikal papağanıyla beraber. Ha bu arada şey çocuğu şöyle yetiştireceğim falan demişken, şeyi okudunuz mu bilmiyorum burada anlatayım. Biliyorsunuz Moby diye bir abimiz var, hatta sahip olduğu bir su markası bile var New York'da rastlayabileceğiniz, (keza David Lynch de kahve üretiyor; Hülya Avşar'ın parfüm, Ron Jeremy'nin prezervatif piyasasında olması gibi)(tamam Ron Jeremy yalandı ama David Lynch ve Moby'de ciddiyim)(Hülya Avşar(aka Avşar Kızı)(Bu arada Avşar Kızı lakabı cidden şu yukarıda göz bantlı kıza 5. sınıftayken takabileceğim kadar gerizekalıca bir isim onu da belirtmek lazım) konusunda da keşke ciddi olmasaydım.) Neyse işte Moby şöyle bir açıklamada bulunmuş( şimdi haberin orijinalinin nasıl olduğunu bilmediğim için APA'e göre alıntı yapamayacağım o yüzünden kaynak olarak şu an üstünde oturduğum Levh-i Arş'ı göstereceğim.) Eğer bir çocuğum olursa onu eşcinsel yetiştirmek için elimden gelen her şeyi yapacağım falan demiş, ben anlamadım nasıl bunu yapacak yalnız. Birkaç anahtar kelimeyle bu röportaja ulaşabileceğinize inanıyorum. Açıkçası bunu neden anlattığımı da bilmiyorum aman işte alın size benzer bir hususta geçen gün izlediğim bir video.



P.S: Röportajı yapan kadının antipatik olduğu su götürmez bir gerçek olduğu için ona da Avşar Kızı diyeceğim.

P.S2: Bu arada BOHREN & DER CLUB OF GORE 22 Nisan'da yeni albüm çıkarıyor. Devüller çelinsin. Ha yine bu müzik mevzusunda bir şey söyleyeceğim, şeyi biliyorsunuz zaten Tron: Legacy'nin soundtrack'ini Daft Punk yaptı da Pİtchfork düşük not verdi hatta, sonra ben Pitchfork'a "Senin ananı bacını sikerim orospu çocuğu" falan da dedim, neyse işte bu albümün çeşitli insanlar tarafından remix eylenmiş hallerinin albümü çıktı, ya da çıkacak ve bu albüm güzel bir ap albümü. Hatta Moby demişken albümden Moby'nin remix'ini buraya koyalım da keyfimiz yerine gelsin

17 Mart 2011 Perşembe

Reductio ad Hitlerum Üzerine


Son zamanlarda biraz halk arasında depresyon denilen durumla baş ediyourdum o yüzden canım hiç yazmak istemedi. Ayrıca doktorum bipolarsın dedi, bir de bilmiyorum buralara işte çeşitli psikolojik durumlar yerleştirip hava atmak istemiyorum. Hayır efendim bildiğiniz "Procrastination" denen durumdur bu, sikerim psikolojisini, ama bu durumdan yararlanacağımı düşünenler olursa yine de bir mail uzaktayım.(wink wink smiley)

Şimdi, Chewbacca Defense'le beraber en sevdiğim hukuk durumlardan biri olan Reductio ad Hitlerum'dan bahsedeceğim. Aslında burada bahsedilenlerin büyük kısmını orta 2'deki en son ağız dalaşımda bırakmıştım, ancak yine de çok keyifli bir mevzuu olduğu için devam ediyorum. Öncelikle Reductio ad Hitlerum ve Godwin Kanunu'ndan bahsedelim. Efendim, olay şudur, Reductio ad Hitlerum aslında, mesela marquette'den peynir almaya gidiyoruz ve bize "Teyze peynirim çok iyi veriyim mi 300 gram?" diyen satıcıya "Ne teyzesi ayol ben senin kızın yaşındayım, ayrıca peynirin iyi olsa ne olacak Hitler'in de mandırası vardı. O da peynir yapıyordu!" diye cevap vermemiz gibi bir durum. Yani biraz yanlış aktardım, durun şöyle diyelim mesela çok yakın bir akrabamız denizaltı almış, gelip "Kenka denizaltıyla(sarı) gezelim
mi?" diyor biz de "Bre köpek bilmiyor musun ki İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya(Reich!) günde 3 denizaltı çıkarıyordu, bu yüzden denizaltına binmiyorum ve Ülker ürünleri tüketmiyorum, ayrıca anan kim olurdu bilirdin ama baban kim bilemezdin şerefsiz!!!" dememiz gibi bir şey oluyor bu durum. Godwin Kanunu ise yine Hitler'in bu meselesiyle ilgili, bu da herhangi bir İnternet tartışması zaman geçtikçe Hitler ya da Nazi örneği verilmesi örneğinin artmasıyla ilgili bir durum. Özellikle bir tane Wikipedia oyunu var, rastgele bir başlık seçip oradan en kısa şekilde Hitler'e ulaşmaya çalışıyorsunuz, en fazla 4 civarında oluyor bu, gerçi Almanya vesilesiyle falan da zaten neyse onu siktir edin, işte Godwin Kanunu ve Reductio ad Hitlerum bizi doğrudan Chewbacca Savunmasına doğru itiyor. (Burada durup South Park'ın Chef Aid bölümünü tekrar izleyeceğim ve ondan sonra yazacağım.) Chewbecca Savunması konu hakkında hiçbir bağlantısı olmayan bir şeyi öne sürerek, saçmalayarak haklı çıkmaya çalışmak oluyor, ben ad hominem'le karışık yapıldığı zaman en çok bunu seviyorum, bunu yapan insanlar tanıyorum bildiğiniz 12 yaşın üstünde falan "Madem öyle tabii ki Hegel'i aştığını iddia edebilir, sen edemez misin?" gibisinden bir şeyler zırvalıyorlardı. Neyse, niye bu konudan bahsettiğimden emin değilim.
Sanki bir durum beni etkilemiş de tartışmaya girmişim gibi olmuş, hayır hiçbir şey olmadı. Münazara topluluklarından da nefret ederim. Başkan olunca kapattıracağım! Ahayt tamam Hitler'le bağdaştırmayın hiçbir şey yapmayacağım. Bana ne şey işte, analitik düşünme ve şeyi artırıyor falan filan takılsınlar.

P.S: él espiritu de la colmena ne kadar sarıysa, él laberinto del fauno da o kadar yeşil ve mavi arasında gidip geliyor.


4 Mart 2011 Cuma

John Coltrane Üzerine

"Dertli gönüllere giren, I'm the mighty Zeki Müren"
Zeki Müren

Bugün konumuz, Zeki Müren'in(aka Mesut Bahtiyar),(aka kimsesizlerin kimsesizi), (aka dertlilerin dertlisi) "Aşıkların Aşkıyım! Aşıkım!" sözünü A Love Supreme albümüyle kanıtlamış olan John Coltrane. Kendisi dinlediğim birisiydi, ancak bugün başıma
gelen olay vesilesiyle kendisine farklı bir gözle bakmaya başladım. Gerçekten de sınavlardaki anlatım bozukluğu soruları gibi oldu bu, sanki artık umrumda değilmiş gibi oldu, hayır efendim John Coltrane 1971 yılında Aziz ilan edilmiş. Bildiğiniz, istesem şu an adına emperyal amaçlarla lise açarım mesela. Ama açmıyorum, keyif benim değil mi? Neyse, şimdi öncelikle ben bunu yeşil çuhayla kaplanmış kıraathane masasına sinek papaz atarken yorumlasam, "Zurnacıyı Aziz yapmışlar amınakoym!" derdim, ancak kazın ayağı öyle değil, aldığım eğitim sonucu bu yorumdan ziyade şimdiye kadar aziz olabilecek tipleri düşünüyordum. Çünkü bu herifin şarkıları ilahilerde falan kullandıldığı için de, "Blues Brothers 2000" kilisesinde oynanan ilahiler gibi düşünün. Ya aslında aziz değil tam, kutsanmış da, yavaş yavaş lobi çalışmlarıyla falan aziz de yaparız Coltrane Başkanımızı.

Ancak tabii ki, benim de aziz adayım var. Öncelikle buna David Gilmour'u, sadece Comfortably Numb'la bile insanın kanının çekilmesine sebep olduğu için aday gösterecektim, ancak hayır dostlarım hayır değil.(İçimdeki 19.yüzyıl Rus Sosyetesi beyefendisine de hayır diyemiyorum. Eğer blog'daki hanım okurlarımıza ters bir şey yapan olursa bana haber versinler, beyaz eldivenimle o orospu çocuklarının suratlarına vurup düelloya davet edip, sonra da tip düelloya geldiğinde tanıdıklarıma kırdırtacağım. Çok kaypakça oldu ama serserilerle de ben mi uğraşacağım Katyuşa! Andrey'in adamları dururken!) Benim aziz adayım, tabii ki Modern Talking grubu olacak. Yani azizliğe toplu alım gerçekleşiyor mu?(Burada bir an aklıma toplu sünnet törenleri ve Dieter Bohlen'le Thomas Anders'in pelerinli hali geldi. Bir yandan da akşam için yoğurt kabı arıyorum Dieter'e allah kahretsin! Yani azizliğe kabul ve sünnet pek ortak olmasa da ne yapalım.) onu bilmiyorum, ama bir insan eğer Cheri Cheri Lady ve Atlantis is Calling(s.o.s for love) isimli iki şarkıyı yaptıysa bence Rock N' Roll Hall of Fame adaylığından
çok azizliğe aday olmalı. Bu arada bir şey daha ekleyeceğim bir saniye, kopmayın konudan.
Gördüğünüz gibi Thomas Anders'le Yanni, aynı kuaföre(Sude Kadın Kuaförü)ne gidiyorlardı ve aynı saç şekline sahiplerdi. Bu arada Yanni yaklaşık bir 5 yıl kadar önce bıyıklarını keserek beni çok üzdü onu da buradan belirtmek istiyorum eğer okuyorsa onu da söyleyeyim. Bana deseniz ki, yarın tamamen beynini alacağız hangi müziği rahatlıkla anlayabilirsin, hiç düşünmeden Yanni ve Kitaro derim sevgili dostlarım, en sağlam muzak şirketleri bile Yanni ve Kitaro kadar "şehrin stresinden uzaklaşmaya çalışan new age plaza insanı 90'ların başı mode on" tipi müzik yapamaz. Ha ben seviyorum Yanni'yi yani, hatta samimi söylüyorum şu an Yanni bıyığım var.

Hah geri dönüyorum, ben şimdiye kadar bir kez bile Cheri Cheri Lady'yi çalarken kapattırana denk geldim. Bu bûloğa da "Haftanın Modern Talking Klibi" isimli ne idüğü belirsiz bir tag bile koydum yani onların azizliği artık bir Second Coming(Yeats'ciğim bir ara içelim ya) havası estirecek halkın da nazarında. Dieter Bohlen Almanya'da jüri üyeliği yapıyordu, yani bir nevî havari sayabiliriz onu dürüst olması bakımından ve ışık saçan gözlerinden. Yeter tamam, bu yazıyı da tabii ki güzide bir St. Modern Talking klibiyle bitiriyorum.

2 Mart 2011 Çarşamba

James Brown'ın Ölümü Üzerine


James Brown 2006'da ölmüş! Bana hala dün gibi geliyor, 5 yıl olmuş lan! Eğer tekrar genç olsaydım, daha çok hata yapar, daha çok şey yapardım, ama şimdi 85'imdeyim ve biliyorum, ölüyorum. Oh bu Borges'e mal edilen şiiri de aradan çıkarmış olduk böylece. Efendim, Cemil Meriç(Fevziye ben galiba kör oldum), Henri Michaux(Garip, ben bu adamı da kör biliyordum, hiçbir yerde bulamadım.), Borges, ve Aldous Huxley fikrimce, otursalar çok güzel sohbet ederler, ardından da okey oynarlardı. Yaşarken karşılaşamadılar, hepsi hayatlarının bir döneminde kör oldu(Henri Michaux'dan kuşkulandım onu saymayabilirsiniz.) ancak Aldous Huxley'ninki gidip geliyor tam değil onunki. Zaten apçı o, gönül gözü açılmış da Algının Kapıları'nı yazmış. Bi ara LSD İşte bunlar ölüyor, kaybolan değerlerimiz yani. Ne bileyim, yine bir fikir belirtemedim bu konu hakkında. Lan ben bu adamları seviyorum, Cemil Meriç'i ise seviyor muyum acıyor muyum anlayamıyorum gerçekten. Bazı yazılarını okurken kahır olup, "Al Cemilciğim paltom senin olsun, param senin olsun zaten Mahmut Hoca'nın da dediği gibi okul dört duvar arasında bir yer değildir, hadi çocuklar taşıyalım Özel Çamlıca Lisesi'ni ormana!" diyesim geliyor. Neyse Cemal konumuz milli piyangoydu sen getirdin karadeniz akdenize, geri dönüyorum.

Efendim, ex-drummer diye bir film var(aynı zamanda romanı da var), orada bohem bir yazara üniversiteli bir kız sanıyorum ki "Kral Leopold öldüğü zaman ne yapıyordun?" gibi bir soru soruyor, adam hatırlayamıyor sonradan hatırlıyor falan filan, işte ben de James Brown'ın öldüğü gün ne yaptığımı zerre hatırlamıyorum. Halbuki 2003 yılında albümünün çıkmasından iki hafta önce Gökhan Özen'in jetskiyle denizde mahsur kaldığını ve nerede olduğumu çok net hatırlıyorum aynı zamanda en uzun süren mastürbasyon orucumu 28 günle o gün bozmuştum, o yüzden hatırlıyor da olabilirim. Hayır Gökhan Özen'i falan düşünmedim lütfen saçmalamayın, çoğalan hasretim azalan umut, kaybolan bir ömrün yamacındayım adeta. Ayrıca tam ISIS dinlerken aniden Gökhan Özen dinlemeye başlayınca sarhoşluk sabahlarında ağzınızdan geçmeyen tat olur ya, işte tam olarak onun beyinde gerçekleşeni oluyor tam şu an bunu deneyimledim. Bilmem siz de karşılaşmış mıydınız ancak, tam o dönemler çok garip bir şekilde "Aslında Gökhan Özen sevmeyeceğini tahmin ettiğiniz ama Gökhan Özen hayranı olanı kız" fenomenine rastlanıyordu. Yani bilmiyorum siz rastladınız mı ancak ben şöyle kaba bir hesapla 3 ya da 4 tanesine rastlamıştım. Ha bu arada ISIS dinlemeyen varsa da, bana mail atsın onunla iki dakika bir şey konuşacağım.
-Arkadaşım bir saniye gelir misin? Sen İrem'e asılıyormuşsun?
-Yok abi öyle bir şey...
-Konuşma lan! Senin ağzını yüzünü sikerim! Drşkk drufff" diyeceğim. Efendim ben bu dayaklardan hiç yemedim ancak genellikle atılan dayaklar benim gözlemlediğim kadarıyla İrem,Ezgi,Çağla ve Merve'lerin yakınları tarafından atıldı. Neden bilmiyorum, en çok bunların sevgilileri abileri kavgaya girmeye yatkın oluyor demek ki. Ayrıca bildiğiniz gibi Kayıp Zamanın İzinde 2 olarak yazmaya devam ettiğim kitabımın adını da "Arkadaşım Bir Saniye Gelir Misin?" olarak değiştirip okurların yüreğine korkuyla karışık merak salma kararı aldım. Umarım New York Times book Review'den "Karnınıza bir yumruk gibi kitap!"(kötü şakalar oluyor arada) ve The Guardian'dan da "Hey dostum bilirsin ya biraz eğleniyorduk ha" gibi yorumlar almam. Bu yazımı James Brown'ın Gedappa Geliyora şarkısının anısına yazdım. Güzel bir şarkıyla da bitireyim. Gidip Rocky IV ve Rambo'yu izleyeceğim.

 
Copyright © 2010 MONTEYN